Bu yılın ikinci çeyrek verileri iyi gelmedi.
GSYH (Gayri Safi Yurtiçi Hasıla) verileri TÜİK tarafından açıklandı ve 2. çeyrekte %1.5 seviyesinde bir daralma gerçekleştiği ortaya konuldu.
Yaşanılan düşüşün iki önemli sebepten kaynaklandığını söylemek yerinde olacaktır.
Nedenlerden birincisi yurtiçinde yapılan veya yapılmak istenen yatırım iştahında çok ciddi bir yavaşlama diğeri ise vatandaşın alım gücüne bağlı olarak gelişen yurtiçi talepteki düşüştür.
Maalesef yatırım ortamını iyileştirmek adına atılan adımların daha hızlı atılması gerekirken yavaş hareket edilmesi bu konudaki yatırımcı iştahını kabartmamaktadır.
Son yıllarda yatırımların daha çok inşaat sektöründe yoğunlaşması ve teşviklerin bu sektöre diğer sektörlere oranla daha fazla verilmesi yatırımcıların tüm sektörlerdeki yatırıma yönelme hevesini etkilemiştir.
Yarım kalmış projeler ve düşünüldüğü halde ekonomik ortamdan ötürü gerçekleştirilemeyen inşaat yatırımları ciddi bir kambur olarak sırtımızda durmaktadır.
Bu kambur ivedi olarak vücuttan atılmazsa zamanla vücudun duruşunu ve hayatiyetini etkileyecektir.
İç talepteki negatif seyrin çözümünde ise vatandaşın alım gücünün yükseltilmesi gereklidir.
Alım gücü ile enflasyonun sıkı ilişkisi göz önüne alındığında enflasyonun düşürülmesi konusunda çalışmalar hayata geçirilmelidir.
2. çeyrekte sanayi üretimi de %2.7 düşmüştür.
Orta gelir tuzağında olan ülkemiz için sanayi üretim oranları çok önemlidir.
Buradaki gerileme de ise talep düşüklüğünün yanında üretimde karşılaşılan ve aşılamayan zorlukları da bilmekte fayda görüyorum.
Bankalar ve finans kurumları sanayicinin yanında dururlarsa sanayici rahat nefes alacaktır. Dolayısıyla da veriler daha pozitif gelecektir.
Bizim gibi ülkelerin üretmekten başka çaresi yok teknolojiyi kullanarak verimli üretim yapıp büyüme yolunda kararlı adımlar atmak zorundayız.
Ayrıca hane halkı nihai tüketim harcamalarının da 2. çeyrekte %1.1 düşmesi alım gücünün hangi seviyelerde olduğunu gösteren bir diğer gösterge olarak okunabilir.
Diğer taraftan devletin nihai tüketim harcamalarında ise %3.3 artış olması harcamaların ne kadar yerinde yapılıp yapılmadığının iyi kontrol edilip edilmediği sorusunu akla getirebilir.
Sonuçta devletin gelir kaynaklarından en büyüğü olan vergileri veren halkın harcaması düşüyorsa devletin harcamasının artmasının iyi tahlil edilmesi gerekir.
Devlet kaynakları bu milletin asli kaynakları olduğu için harcama yapanların 82 milyonun hakkını gözeterek bu harcamaları yönlendirmesi kanımca bir zorunluluktur.
2019 yılının 2. çeyreğindeki diğer 3 önemli veri ise, mal ve hizmet ihracatı, mal ve hizmet ithalatı ile gayri safi sabit sermaye oluşumudur.
Mal ve hizmet ihracatı bu dönemde %8.1 artarak olumlu bir seyir izlemiştir.
Mal ve hizmet ithalatı ise %16.9 azalarak bakış açısına göre hem olumlu hem de olumsuz bir yol izlemiştir denilebilir.
Şöyle ki ithal ettiğimiz mallara olan talep azaldığı için bu oran düşmüşse bu olumsuz bir seyirdir.
Fakat ithal ettiğimiz malları biz üretmeye başladığımız için oran azalmışsa bu da olumlu bir seyirdir.
Gayri safi sabit sermaye oluşumu ise %22.8 azalmıştır.
Bu düşüş ise sermaye ortaya koymada 2. çeyrekte negatif bir gidişat olduğunu bizlere anlatmıştır.
Ağustos enflasyonu beklentilerin altında bir yükselişle yıllık enflasyonu %16.65’ten %15.01’e düşürmüş olup bu veriler sürekli hale gelmelidir.