İki koltuk, iki insan

Abone Ol

Kendisini eğitim gönüllüsü ve neferi olarak tanımlayan, herkesle iyi geçinen, kimse için kötülük düşünmeyen kendi hâlinde bir eğitimciydi.

İnsanlara faydalı olmaya, nerede bir düşen varsa onu kaldırmaya çalışan bir güzel insandı.

Hiçbir zaman makam mevki, para pul, şan şöhret kaygısı içinde olmamıştı. Hiçbir göreve talip olmaz hatta kendisine teklif edilen makam, mevki ve görevleri hep “Benden daha layıkları vardır.” diye reddederdi.

Ancak öyle bir gün geldi ki görevi reddedemedi. İkamet ettiği ilçenin belediye başkanlığını üstlenmesini istediler. Bin dereden su getirdi, daha ehil kimseler olduğunu söyledi, geçimsiz ve zor bir insan olduğunu ve ilçe sakinlerinin sıkıntılar yaşayacağını dile getirdi. Ama nafile!.. Eğitim işlerinin aksayacağını, bu alandaki hizmetlerinin yarım kalacağını ifade etti. Yine olmadı.

Başkan seçildi, yaptığı hizmetlerle bir efsane oldu. Makamına gelen hiçbir insan yoktur ki incinmiş olsun. Özellikle yanına gelen fakir fukara insanları, sıradan insanları öyle bir karşılar, onlara izzet ü ikramda bulunurdu ki kısa süreliğine de olsa kendilerini çok değerli hissetmelerini, önemli kişiler olduklarını düşünmelerini sağlardı. Konuştuğu kişinin gözlerine bakar, öyle içten ilgilenirdi ki yanına gelen kişiler, sorunları çözülmese de memnun ayrılırdı yanından.

Her dönem sonunda başkanlığı bırakmak istedi ama her dönemde başkanlığa zorla devem etmesi sağlandı. Tam üç dönem milletin zoruyla başkanlık koltuğunda oturdu. Üçüncü dönem sonunda artık torunlarını sevmek istediğini ve çok yorulduğunu söyleyerek kesinlikle aday olmayacağını ifade etti. Tüm ilçe arkasından ağladı. İlçede hâlâ “Efsane Başkan” olarak anılmaktadır.

Oturduğu koltuğa öyle bir değer katmıştı ki kendisinden sonra kimse o koltuğu dolduramadı.

Başkanın son döneminde başkanla yakın çalışmış ve bu dönemde insanlarla iyi bir iletişim içinde olmuştu. Tatlı diliyle insanların gönlünü kazanmış ve millet tarafından başkanın doğal halefi olarak görülmüştü.

Gel gelelim ki koltuğa oturunca durum değişti. Büyüklerine saygıda, küçüklerine sevgide kusur etmeyen, mütevazı adam gitti, yerine paçalarından kibir akan biri geldi.

Başta insanlara hitabeti olmak üzere tüm tavır ve davranışları değişti. Makamına gelip de fırça yemeyen, hakarete uğramayan kimse kalmadı… Hele ki önceki başkan zamanında el üstünde tutulmaya alışmış olan fakir fukara insanlar; değil yeni başkanla konuşmak, odasının kapısından geçemez oldular.

Yeni başkan, kendini halktan o kadar üstün görüyordu ki kendini koltuğa, makama o kadar kaptırmıştı ki ne kadar yalnızlaştığını fark etmedi bile!.. Çevresindeki çıkarcıların, yalakaların kendini çok sevdiğini zannedip onlara güvenerek tüm dostlarını kaybetti bir bir!..

Millet o kadar bıktı ki ilk seçimde onu başkanlıktan indirdiler. Oturduğu koltuktan değer almıştı ve koltukla beraber tüm itibarını da kaybetti, milletin gözünde beş kuruşluk değeri kalmadı. İlk olarak başkanlığı süresince peşinde pervane olanlar, öksürse emir telakki edenler terk etti. Başkanlığı süresince etrafında pervane olan hiç kimse yanına uğramaz oldu. Sokağa, caddeye çıktığında selam verip selam alabileceği, dertleşebileceği hiç kimse bulamadı.

Oturduğu koltuğu ve kendisini öylesine değersizleştirmişti ki yerine odun koysanız koltuk itibar kazanırdı.