Libya Müslüman Kardeşler Cemaati’nin Mısrata kentindeki teşkilatına bağlı üyeler önceki gün bir bildiri yayınlayarak toplu halde cemaatten istifa ettiklerini duyurdu.
Bildiride özetle Arap Baharı düşmanlarının halkların özgür iradelerini gasp etmek için “İhvan’la mücadele” bahanesine sarıldıkları, gelişmeler ışığında yeni bir okuma ve durum değerlendirmesi yapmak gerektiği ifade edildi.
Libya Müslüman Kardeşler Cemaati’nin 2015 yılındaki kongresinde oy çokluğuyla kabul edilen kararların cemaat yönetimi tarafından hayata geçirilmediği ve göz ardı edildiği için böyle bir tavır benimsemek zorunda kalındığı belirtildi.
Bildiride ayrıca halkın özgürlüğünü elinden alma projesine fırsat vermemek için ülkenin çıkarları gözetilerek ve bu konuda yapılan nasihatlere kulak verilerek kentteki Müslüman Kardeşler teşkilatının lağvedildiği açıklandı.
Akdeniz kıyısında kurulu Mısrata, Trablus ve Bingazi’nin ardından Libya’nın üçüncü büyük kenti.
Bir diğer özelliği de darbeci savaş lordu Hafter’e karşı devrimi ve kazanımlarını korumak için mücadele edenlerin en güçlü kalesi olması.
Kentteki Müslüman Kardeşler üyelerinin cemaatten istifa ettiklerini açıklamalarını birkaç açıdan değerlendirmek gerekir.
Öncelikle Müslüman Kardeşler Cemaati’nin Libya kolu içinde ciddi bir anlaşmazlık ve görüş ayrılığı yaşandığı anlaşılıyor.
Mısrata teşkilatının kendini lağvetmesine cemaat liderliğinin nasıl bir cevap vereceğini önümüzdeki günler gösterecek.
Müslüman Kardeşler Cemaati’nin sınırları aşan yapısı, İslami davet ve siyaseti bir arada yürütüp yürütemeyeceği gibi konular ilk kez tartışılıyor değil.
Örneğin Moritanyalı akademisyen Muhammed bin el-Muhtar eş-Şankıti, “Siyasi Fetvalar” isimli kitabında Müslüman Kardeşler Cemaati’nin uluslararası örgütlenmesinin en başından yanlış olduğunu savunur.
Kuveytli düşünür, siyasi bilimler profesörü ve eski milletvekili Abdullah en-Nefisi, 2008’de “el-Menâr el-Cedîd” dergisinde yayınlanan makalesinde Müslüman Kardeşler Cemaati’nin teşkilat olarak kendini lağvetmesi, siyasetten uzak durarak davet ve eğitim faaliyetlerine ağırlık veren bir yapıya dönüşmesi gerektiğini söyler.
Müslüman Kardeşler Cemaati’nin Tunus’taki kolunu temsil eden en-Nahda Hareketi de yakın geçmişte benzer bir tartışmaya şahit oldu.
Raşid el-Gannuşi liderliğindeki hareket sonunda cemaat ve partinin, davet ve siyasetin birbirinden ayrılması gerektiğine karar verdi.
Libya Müslüman Kardeşler Cemaati Mısrata teşkilatı üyelerinin cemaatten istifa ederken dile getirdikleri “Arap Baharı düşmanlarına fırsat vermeme” konusuna gelince…
Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Mısır gibi ülkelerdeki rejimlerin Müslüman Kardeşler Cemaati’ni demokrasi düşmanlıklarına bahane ettikleri doğru.
Fakat cemaat üyelerinin cemaatten istifa etmelerinin ve teşkilatlarını lağvettiklerini açıklamalarının söz konusu rejimlerin tavrında herhangi bir değişikliğe yol açacağını düşünmek saflık olur.
Çünkü onların asıl derdi Müslüman Kardeşler Cemaati değil özgür halk iradesi.
Mısrata teşkilatı üyelerinin cemaatle örgütsel bağlarının kalmadığını açıklamaları – Hafter yanlısı bir tavır benimsemedikleri sürece- onları “İhvancı” denilerek düşman ilan edilmekten kurtaramayacak.