İdrisler’in, İlyaslar’ın, Saidler’in, Cumalar’ın ve Aişeler’in memleketi: TANZANYA

Abone Ol

Uluslararası Öğrenci Dernekleri Federasyonu’nun (UDEF) organize ettiği 10. Uluslararası Öğrenci Buluşması kapsamında ülkemizden uçakla 7 saat uzaklıktaki Ekvator altı Afrika ülkelerinden Tanzanya’ya doğru yola çıkıyoruz. 2 yıl önce gitmek için plan yaptığım ancak gazetemizin yeni adıyla yayına başlama günlerine tesadüf ettiğinden o günlerde nasip deyip geçtiğim Tanzanya seyahati, bu vesileyle gerçekleşmiş oluyor. Bu yolculuk için tahsis edilmiş ortalama standartta bir uçakla yolculuk başlıyor. Uçuş akşam saatlerine denk geldiğinden şehirleri ışıklarından tanımaya çalışıyoruz.

Türkiye’den giderken Mısır üzerinden geçiyor uçak. Her zaman mı Mısır üzerinden geçiyor, yoksa bizim uçuşun rotası mı öyleydi, bilmiyorum. Havadan baktığımızda Mısır’daki caddelerin, ara sokakların ve binaların, bize adeta şehrin krokisini kolaylıkla çıkarttıracak derecedeki parlak ışıkları, kapkara geceyi de gün gibi aydınlatıyordu.

Nil boyunca uzanan rotamızda kıvrım kıvrım akan bu nehri müşahede imkânını buluyoruz. Suyun yeryüzüne hayat veren bir yaratık olduğunu tekrar tevekkül ve tezekkürle müşahede ediyoruz.

Ekvator’a doğru yol aldıkça giderek sönen, kararan, ıssızlaşan topraklara doğru da yol almış oluyoruz. Afrika’nın gecesi zifiri karaydı. Karanlığın arasında Tanzanya’nın en büyük şehri Dar es Salaam’ı bulmaya çalışıyoruz ve fakat kuzeydeki şehir havası olmayan, daha çok kırsal köy esintisi aldığımız zemine uçağımız iniş yapıyor. Oysa biraz önce havadan gördüğümüz şehir, sanki açık havada yıldızlı gökyüzünü seyrediyormuşuz hissi veriyordu.

Tanzanya’da mevsimlerden yağmurdu! Her yıl mart-nisan-mayıs aylarında aniden bastıran şiddetli yağmurlar yağıyor. Ortalama sıcaklıkların yıl boyunca 20-26 derecelerde olduğu ülke, yılın geri kalan kısmında sıcak iklimi yaşıyor. Aslına bakarsanız yıl boyu yaz havası hakim(miş). Tropikal kuşakta olduğu için tropikal iklim ve bitki örgüsüne sahip. Çok çeşitli meyve ve sebze türlerine sahip. Spice Village (Baharat Köyü) Zanzibar da bu çeşitliliği en bariz ortaya koyan yer. Karanfilinden vanilyasına, tarçınından kahvesine, hardalından körisine, Hindistan cevizinden kauçuğuna kadar daha sayılacak onlarcasıyla renkli bir bitki çeşitliliği ihtiva ediyor.

Otomobilde devrim: Tanzanya sıfırı

Trafik İngiltere, Avustralya, Hindistan veya Japonya’daki gibi gidiş yönü soldan akıyor. Yani arabaların direksiyonu sağ tarafta. Yani karşıdan karşıya geçerken önce sağa, sonra sola, sonra tekrar sağa bakmak gerekiyor.

Tanzanya’da otomotiv sektörü oldukça ilginç. “Tanzanya sıfırı” tabirini duyduğumuzda şaşırıyoruz. Japonya’dan gelen 2. el araçlar Tanzanya’da sıfır olarak değerlendiriliyor ve piyasa fiyatı da bu sıfır (!) araba özelliklerine göre şekil alıyor. Araçlar genellikle yüksek silindirli ve Türkiye’ye göre de oldukça uygun. Örneğin ortalama üstü bir SUV aracı, 15 bin dolar gibi bir rakama ya da donanımlı ve markalı bir binek otomobili 2-5 bin dolar civarına alabiliyorsunuz.

Özellikle Dar es Salaam, trafiği çok yoğun bir yer. Yolların yetersiz olması bu trafiği daha da yoğunlaştırıyor. 20 dakikalık mesafeler çoğu zaman 2,5 saat gibi zaman alıyor. Hem bu yoğun trafikten biraz olsun kaçış hem de daha ekonomik olması yönüyle “Bajaji” denilen 3 tekerli Hindistan yapımı motosiklet taksiler var. Konfor sorunu olsa da eğer zamanla yarışıyorsanız ideal bir ulaşım aracı olarak tercih edebiliyorsunuz. Bajaji’ye sabah erken bir saatte bindiğimde, yağmur mevsimi olduğundan hava serinceydi. Bir miktar yol aldıktan sonra alttan ısıtma yapmaya başladı. “Konfora bak” derken koltuğun altında Bajaji’nin motorunun çalıştığını fark ediyoruz.

Seyahatlerde Tanzanya vatandaşları yabancılara göre iltimaslı bir konumda. Örneğin yabancılar için 40 dolar olan bir seyahat ücreti yerliler için 20 dolar olarak işlem görüyor.

10 yıl sizin, 10 yıl bizim

Gitmeyi planladığınız bir ülke için gitmeden kısa da olsa bir araştırma yaparsınız. Biz de öyle yaptık. Ancak karşımıza çıkan Wikipedia gibi ansiklopedi sitelerinde ülkenin 1/3 kesiminin Müslüman ve Hıristiyan; geri kalan 2/3 kesimin ise Budizm, Hinduizm ve diğer yerel dinlere mensup olduklarını görüyoruz. Oysa gittiğinizde gerçeğin bundan bambaşka bir şey olduğunu görüyorsunuz. Bizi havaalanında karşılayıp otelimize kadar refakat eden arkadaşın bu konudaki cevabı: Ülkenin %80’i Müslüman. Kiminle tanışsan ismi İdris, İlyas, Said, Aişe…

İlkin çok masum gibi duran bu karışıklığın altında yatan sebebi şöyle anlayıp yorumluyoruz. Dünya kamuoyuna yanlış bilgilendirme ile bir tür algı yönetimi yapılıyor. Çünkü yönetim her ne kadar seçimle belirleniyor olsa da 10 yıl Müslüman lider yönetiyor, 10 yıl Hıristiyan lider. Buradaki sözde adaletin tesisi için böyle bir algı yönetimine mutlak ihtiyaç var.

Yaklaşık 2,5 yıldır, Hıristiyan olan John Magufili yönetiyor ülkeyi. Ülkenin ne kadar adil yönetildiği hususunda ise uygulamalara bakmak gereklidir. Şu örnek uygulama aşağı yukarı bir fikir verebilir: Doğru çalışma yöntemleri sergilemeyen memurları işten çıkarırken 3 Müslüman işten çıkarılıyorsa 3 de Hıristiyan olan memur işten çıkarılıyor. Lakin geri alımda 5 Hıristiyan memur olarak atama yapılıyorken karşılığında 1 Müslüman memur olarak atanıyor.

“Benim memurum işini bilir” düsturunun aşağı yukarı uygulaması Naula ya da Çakula denilen bir tür yol-yemek ülkenin gizli ama aşikâr işlerinden biri…

Ülke ekonomisi dışa bağımlılığını sürdürüyor. Cumhurbaşkanı J. Magufili öncesi gelişen orta sınıf bu dönemde tekrar kaybolmaya yüz tutmuş. Maaşlara karşın hayat ciddi oranda pahalı. Devlet memuru 400 bin şilin alırken asgari ücretli 150 bin şilin alıyor. 1 adet meyve suyu 5 bin, bir pizza ise 13 bin 500 şilin. Ekonomik anlamda kırsal ciddi derecede bir yokluk çekiyor. Bu darboğazın imdadına kiliseler yetişiyor ve kilise yardımlarını alan yoksul halk Müslüman’ken Hıristiyan olarak din değiştirme yoluna gidiyor.

Bunun yanında Magufili’nin yaptığı güzel işler de olduğunu söylüyor ülkede yaşayanlar. Örneğin gümrük kaçakçılığını önlemesi, rüşveti ciddi şekilde durdurması, üretime teşvik edici uygulamalar getirmesi, hammadde girişine kolaylık getirirken tam mamulün girişine kısıtlamalar getirmesi gibi.

Ayrıca Fildişi için fillerin katledilmesi caniliğini de ciddi olarak engellemiş. Kaçak fildişi ticaretinin beli kırılmış ama şimdilik. Şimdilik diyorum çünkü bu konudaki ranta, 1 adet fildişi 100 bin dolar civarında olduğu bilgisi ile yaklaşılırsa konunun önemi daha da belirginleşiyor.

Kahvaltıda mahlagi denilen baklagillerden bir yemek yiyorlar. Çorba niyetine. Çapati ismini verdikleri yufka tarzı yağlı bir ekmek kahvaltı için onlara yeterli oluyor. Milli yemek diyeceğimiz tür ise mısır unundan yaptıkları ugali. Halkın en çok yediği, sevdiği yiyeceklerden. Yiyecek konusuna girmişken meyveler ve baharatlara değinmeden geçmek doğru olmaz. Muzun yemeklik için olanından direkt meyve olarak tüketilenine kadar çeşidini, ananasın irili ufaklısını, mangonun, avokadonun olmuşu az olmuşu dünya geneli bilinen meyve çeşitlerinden bazıları. Karanfil “kral baharat” olarak anılıyor. İhracatı devlet elinde olan karanfilin ülkeden çıkışına 1 kg’dan fazla izin verilmiyor.

Ülkedeki doğal milli parklar oldukça fazla. Ve buradaki zebra, zürafa, fil, gergedan, orangutan, aslan, kaplan gibi hayvan çeşitliliği en çok bilinenlerden. Ülke parasının üzerinden başlayarak bu hayvan çeşitliliğini resimler, figürler, maketler, el yapımı ahşap oymaları vs. ile her yerde görmeniz mümkün.

Tanzanya’da hatta Afrika genelinde bir sektör olarak gelişmiş olan ‘hair dresser’ özellikle kadınlar için çok tercih ediliyor. Envaiçeşit saç modelleri nakış nakış işleniyor, ilmek ilmek örülüyor.

Bir derya incisi: Zanzibar

Adaya pilotlar dahil toplam 13 kişilik bir uçakla yolculuk yaptık. Adada uluslararası bir havalimanı da bulunuyor. Yaklaşık 2 milyon nüfusa sahip ve nüfusunun %98’i Müslümanlar’dan oluşuyor. Zanzibar adası Tanzanya’ya dışta bağımlı içte bağımsızlık şekliyle bağlı. Ada oldukça büyük bir ada ve doğal güzellikler ve verimlilik açısından oldukça zengin.

Turkuaz renkli beyaz deniziyle ince beyaz kumlu sahilleriyle Umman Kralı Said zamanında dikkatleri çekmiş ardından İngiliz siyasetinin girişiyle bu topraklar da kan gölüne dönmüş. 

Dönemin köle ticaretinin üssü olarak kullanılan Zanzibar Adası Tanzanya tarihinin de üssü konumunda. Tarihi ve turistik mekânlar bu köklülüğe şahitlik ediyor.

Ülkede sadece Zanzibar Adasına ait olan bir toplu taşıma aracı var. Bizdeki yük taşımak için kullanılan 3-5 tonluk kamyonetlerin arka kısımları brandalarla kapatılıyor. İçerisi askeri araç nizamı bir oturuş şekliyle yani karşılıklı iki sıra oturakla dizayn ediliyor. Ada halkı menzillerine çok yoğun bir şekilde bu dolmuş kamyonlar ile ulaşıyorlar.

Şiddetli yağmurların hemen ardından ıslanmış beyaz kumların üzerinde mini minnacık kum tepeleri oluştuğunu fark ettiğinizde şaşırmayın. Bu kum tepeciklerini Allah’ın (cc) yaratıp okyanusa saldığı yengeçler tarafından işlendiğini tefekkür edersiniz. Beyaz kumların üzerinde fark edilmesi güç bu dozer işçiler bizim için de ilklerdendi. Beyaz yengeçler yağmurdan hemen sonra bir köstebek misali kumun içine girip girip çıkıyor ve pençelerine aldıkları kumları serpmeli bir şekilde üst üste yığıyorlardı. Tezekkürle seyrettik…

Aziz Mahmut Hüdâi Hazretleri’nin (ks) Afrika’daki eli: REHEMA

Aziz Mahmut Hüdâi Hazretleri’nin eli tüm Afrika ülkelerine uzanmış mazlum ve mahrum coğrafyayı imar/ihya etmeye gayret gösteriyor. Tanzanya’da 2010 yılından beri hizmet ediyorlar. Bilfiil barınmasından eğitimine her şeyiyle ilgilendikleri 70 öğrenci, yurt ve okul var. Ülke genelinde 1200 civarı öğrenciye 22 medrese ile işbirliği içinde eğitime destek veriyorlar. Öğrenci aileleri ve yetimhaneler öncelikli olmak üzere mütemadiyen et ve erzak yardımına köprü oluyorlar. Kırsaldaki insanların muhafazası için Bagomoyo ve Arusha gibi bölgeleri de kapsayan yardımlar gerçekleştiriliyor. Ramazan ayında ve Kurban bayramlarında da yine Tanzanyalı Müslümanlar’a hem Türkiye’deki din kardeşlerinin yardımlarını ulaştırıyorlar hem de yerelde oluşturdukları değerlerle fayda üretiyorlar.

Son günlerde yine böyle bir fayda üretme projeleri olduğundan bahsediyor Rehema Vakfı Başkanı Mustafa Dirier -kendisi genç, dinamik, hilal ve yıldızın temsiliyetini alnının akıyla gerçekleştiren bir güzel yürek- Tanzanya hükümetiyle sürdürdükleri görüşmeler neticesinde 200 dönüm üzerinden kurulacak okul ve tarım ihtisas ve tatbikat alanı olacak bir proje var gündemlerinde. Okul tarım okulu olacak ve bu okulda yetişecek ananas vb. ürünler Türkiye’ye ihraç edilecek. Böylelikle Türkiye’ye daha uygun ürün temini sağlarlarken elde edilen geliri ise yine bölge okul masrafları ve çalışmalarında kullanılacak.

Vakıf bünyesinde 60 civarı Tanzanyalı’ya istihdam oluşturulmuş. Türkiye’den insanları götürüp orada çalıştırmıyorlar. Sadece 4 Türkiye vatandaşı dışında çalışanların neredeyse tamamı yerli halktan. Bunlardan Vakfı başkanı Mustafa Dirier ve Proje Koordinatörü Muhammet Cesur ile tanışma fırsatı buldum.

Temel dini bilgiler, İslam tarihi, fıkıh, siyer kitapları hem İngilizce hem de Swahili dili olarak yayınlanıyor. Dini kitaplar dışında annelik ve bebek bakımı ile ilgili sağlık, hijyen ve ilk yardım kitapları da hem okullar için hem de halk için yayınlanıyor.

Rehema’dan şu ana kadar 64 öğrenci sınavla Türkiye’ye gönderilmiş. Türkiye’de biraz daha donanım sahibi olduktan sonra tekrar ülkelerine dönüp hizmet ediyorlar.

Rehema’dan başka Tanzanya’da hizmet eden başka diğer kurumlara da değinmeden geçmemeli. Süleyman Efendi cemaatine müntesip arkadaşlar yurt açmışlar ve Kur’an ve Arapça eğitimi veriyorlar.

İHH Tanzanya’ya ilk giden ve bölgeye hizmet etmekte öncülük eden öncü kuruluş. Zanzibar Adası’nda yetimhane ve ülke geneli su kuyuları, ayni yardımlar, eğitim yardımları, ibadethane inşası gibi birçok alanda yürek ferahlatan faaliyetler icra ediyorlar.

Ez-cümle…

Bir kurumu ziyaret ettiğinizde sizi ilk karşılayan kurum sekreteri / danışmanıdır. Belki de kurumla ilgili genel kalıcı intibaınız oradaki muhataplıkla direkt alakalı olacaktır. Bu durum ülkelerde de böyledir. Tabii ki bir ülkenin bütün yönlerini -hele de Tanzanya gibi bir ülkenin- bir yazı ile anlatmak mümkün değildir.

Her ülke kendi çapında bir fil gibidir. Gözlerimiz bağlandığında neresine dokunursak oradan ibaret saydığımız bir anlayışla yaklaşırız. Doğrusu gördüğümüzü söyleriz ama söylediğimizin her şeyi kapsamadığını düşünemeyiz. Turistik ya da ticari amaçlı farklı bir ülkeyi ziyaretinde, sizin birlikte olduğunuz, iletişime geçtiğiniz insanlardan ibaret sayarsınız ülkeyi. Örneğin ülkeye girdiğimiz ilk gece kalacağımız otelin koridorundaki bir sütun üzerinde tavandan aşağıya doğru giden yeşil bir kertenkele ile karşılaştık. Eğer bu hayvancağız bizim için ülkeye ait tüm imajı temsil etseydi bu yazının son cümlesini okumanız mümkün olamazdı.

Tacirseniz muhatabınız olan firma temsilcileri sizin için o ülke insanlarıdır. Turist olarak ziyaret etmişsinizdir, o durumda yine otel personelinden pazar esnafına kadar sizde bırakılan izlenim aslında sizin o ülke tanımınızın çerçevesini oluşturur. Bir de uzaktan gözlemleriniz vardır. İkisinin harmanı, ülke hakkında sizde bir kanaat oluşturur.

Tanzanya’da bana göre en belirgin toplumsal özellik kalıtımsal yolla geçmiş bir özgüven eksikliğiydi. Yüzyıllarca tepesinde biten emperyalist / kolonist güçler en ufak milli bir duruş sergileyen insanları bastırmış ve kendileri için iyi bir şey yapma fikri onlara maalesef hiç buluşmamış. Umumiyetle hayat planlarında günlük yaşam takviminden öte pek bir zaman dilimi yok. İstisnalar tabii ki olabilir, vardır.

Tanzanya insanların konuşmayı çok sevdiği bir ülke. Mikrofon onlar için çok çekici bir enstrüman. Genç işsizlerin öbek öbek buluşup uzun uzun konuştuklarına şahit olmak için çok uğraşmanız gerekmez. Afrika genel karakteristik özelliği güler yüzlü, esprili ve candan insanlar burada da mevcut. Namaz vakitlerinde camilerin dolu olması dini yaşama gayretlerinin simgesi durumunda. Kısaca Tanzanya gerçekten gidilip görülmesi gereken bir güzel Afrika ülkesi…