İnsanın bir fiziki varlığı bir de psikolojik yönü yani duygu ve inanç boyutu vardır. Bunu görünen ve görünmeyen yönlerimiz olarak ta ifade edebiliriz. Fizyolojimiz psikolojimizi, psikolojimiz ve inançlarımız da bedenimizi etkiler. Moralimiz bozulunca, endişe ve kaygı duyduğumuzda salgılanan hormonlar, hem bizim davranışlarımızı hem de bedenimizi etkiler. Bu etkinin uzun sürmesi halinde, insanın işlevselliği bozulur ve daha da ilerlerse hem psikolojik hem psikosomatik hastalıklar baş gösterebilir.
İnsanın ihtiyaçları merkeze alınmalı
Bir ailede insanın en önemli ihtiyacı; şartsız saygı, şartsız sevgi, doğru ilgi ve sıfır beklenti olmalı. Ailede sevginin var olduğu gerçeğinden yola çıkarak, önce saygıyı hayata geçmeliyiz çünkü “Sevgi saygıyı getirmezse, saygısızlık sevgiyi götürür”. Eş olmanın ve bir arada yaşamanın gerektirdiği en önemli tutum, korumaya ve şefkat göstermeye ayarlı olmalı. Korumadığımızı geliştirme şansımız yoktur çünkü aile, bireylerin en yakın ilişki içinde olduğu bir kurumdur, bu yüzden destek te tahrip te en derine işler. Aile bireyleri hem ayakta olmalı hem de moralli olmalı. Hem ihtiyaçlar giderilmez hem de zarar verecek şekilde yaklaşılırsa, insanın dengesi bozulur. Dengesi bozulan, en yakınlarından başlayarak, başkalarının dengelerini bozmaya da adaydır.
Dengeler ailede kazanılır ya da ailede kaybedilir
İnsan açlığa, susuzluğa, kötü ekonomik şartlaratahammül edebilir, düzeltmek için mücadele edebilir fakat eğer sevgi yoksunluğu ve değer tüketen yıkıcı davranışlar varsa, kalenin içinde zarar gören asker gibi çıktığı hayat sahasında ayakta durmakta zorlanır. İnsan açlığını çektiği şeye doğru yürümez koşar hatta uçar. Bu da ben insanım Müslümanın diyen herkesin ilk düşüneceği şey olmalı. Sevgi ve birlikte olma hukukunun gereği olarak aile bireyleri, en çok güvendiğimiz ve destek verip destek gördüğümüz kişiler olmalı.
İçten çökeni dıştan kurtaramazsın
Özellikle de sevgisiz ve değersiz yaklaşımlar, insanın bütün enerjisinin, eleştiri ve değersizleştirmenin etkisiyle oluşan iç savaşta harcanmasına sebep olur. O kadar zihinsel karmaşa içinde olur ki, kendisini bu savaştan ancak bu savaşa itenler ya da onların yerini tutacak başka değer kaynakları kurtarabilir. Bir sistemdeki arızayı ya da sıkıntıyı giderebilmek için ve zarar kaynağından uzaklaşması lâzımdır. Tam da bir Mecelle kuralı olan bu sözde ifade edildiği gibi, “Def-i mazarrat celb-i menafiden evlâdur.”
Susuz olana güzel giysiler giydirmek, susuzluğunu gidermeyecektir ya da karnı ağrıyorsa, gel sohbet edelim demek, ağrısına iyi gelmeyecektir. Önce sıkıntısı ne ise onu gidermeye çalışmak gerekir. Sevgisiz, ilgisiz ve sürekli eleştirilerek, aşağılanarak davranılan birisine, istediğimiz kaliteli giysiyi giydirelim, belini doğrultamayacak ve yüzü gülmeyecektir. Önce onu içten doğrultmak ve acıyan yaralarını sarmak gerekir. Onarma içten başlamalı, iyileşme içten olmalı, sevgi içten yeşermeli.