İçimizdeki halının altına süpürdüklerimiz!

Abone Ol

– Öyle bir zaman ki hiçbir şeyin aslını yaşayamıyoruz. Ne biliyorsak, gösteriyoruz. Her şeyi anlatıyoruz, saklamayı bilmeden, kendi huzuru ve mutluluğu olmayan, bir zaman içinde.. Sözüm ona sosyalleşiyoruz…

– Kendine bir kimlik inşa edemeyen, kendi benliğinin farkında olamayan kimseler olduk. Yapmacıklaştık.. Kendi değerlerini hayatına aktaracak fikir ve eylem şekillerini üretemez olduk. Ve bir müddet sonra düşünce, inanç ve yaşantılarımızı başka toplumların değerlerine göre şekillendirdik.

– Aslında davranışlarımızda ve yaşamımızda gösterdiğimiz tüm sapmaların kaynağı itikadi bir bozukluktan öte gelmektedir. Sosyalleşirken yaşanılan her şeyi kendi kitabımıza uydurarak yaşamaya başladık. Herkesin kendine göre bir inanışı, dini, geleneği oluşmaya başladı. Artık toplum inandığı gibi yaşamıyor, yaşadığı gibi inanmıyor.

– Toplum; inandığı değerler kapsamında ve savunduğu ilkeler doğrultusunda kendi hayatını düzenlemekten aciz.

– Sahte bir batıcılaştırma ve trajikomik bir “sosyalleşme” sürecinin toplumda oluşturduğu travmalar sonucunda geleneksel kesimin yaşadığı bu bozulma hali parçalanmış kimliklere dönüşerek devam etmekte. Anadolu insanının sosyo kültürel anlamda başarısız bir değişim ve dönüşüm süreci yaşadığı kesin bir gerçek.

– Tanpınar diyor ya; “..insan bozuldu mu, bunun çaresi yoktur” diye işte Türkiye’nin sosyolojisindeki en büyük mesele budur! İnsan bozudu, gençler bozuldu, toplum bozuldu..

– Amaç Batı’ya yüz çevirmek vs. değil birçok şeyi hala onlardan almaya muhtaçız lakin bu alış vuku bulurken ayaklarımız kendi değerlerimize, bu toprağa basmalıdır.

 

– Geçenlerde Alev Alatlı’nın “gönlünün götürdüğü yere git kuşağı” diyerek yakındığı gençlik yarınları inşa edecek. Peki; başı darbe ortası muğlak bu neslin şansı nerede? Bugün bir düzelme olacaksa bu asla doğrudan politik bir hamle ile olmayacak. Çekirdek aile dediğimiz o geleneksel yapının içinde alınan eğitimle olacak düzelme.

– Geleneksel aile yapısı da bozulmaya yüz tutmuşken; ev alıp yuva kuramayan, evlenip aile olamayan kitlelerle bu düzelme daha da zor bir hal almakta iken geç olmadan bozulan uzuvlarımızı tamir etmek zorundayız.