İslam Coğrafyasında yaşananların ucu, sebep ve sonuçları itibariyle bir şekilde geliyor Anadolu topraklarına dayanıyor. Çünkü sancağın düştüğü topraklar Anadolu. Düşen Sancağın kaldırılmasıyla bütün coğrafyaya yeni bir hayat nefhası üfleneceğiözellikle bizi boğmaya çalışan güçler tarafından biliniyor. Müslümanların yaşadığı herhangi bir yerde yaşanan önemli bir hadisede, gözlerin Anadolu’ya çevrilmesi boşuna değil. Bunu hem hükümet hem de Müslüman halk olarak söylüyorum. Eskiden sadece kontrol edilebilme kabiliyetlerine göre tercih edip destekledikleri bunun dışında ise dikkate bile almadıkları Türkiye’nin, son dönemde İslam coğrafyasında sahaya inerek aktif bir oyuncu olmaya çabalaması ve bu çabanın da dengeleri değiştirmesi egemen güçleri çok rahatsız ediyor.
Mesela Balkanlar’da son dönemde yaşanan gerginlikte gözlerin hemen Türkiye’ye çevrilmesiniveya Diyanet İşleri Başkanı Sayın Mehmet Görmez’in Kudüs’te verdiği hutbe ve kıldırdığı namazın sembolik ehemmiyetini, -ülke içinde görülmüyorsa bile- dışardakiler çok iyi anlıyorlar. Devletlerarası ilişkilerde kim kime, ne kadar dost ve müttefik derse desin, son tecritte iş kendi çıkarını düşünmeye ve o menfaat için politika belirlemeye dayanır. İşte bu yüzden, İç politikanın şekillenmesi neredeyse dış politikada yaşananlara bağlı hale geldi son zamanlarda. Türkiye’nin 90 yıldır uyguladığı dış politika “Biz laikliği koruyalım da dışarda yaşananlar bizi ilgilendirmez.” şeklindeydi. Bu yüzden hemen yanı başımızda Batının emperyalist planlarını uygulamaları o zamanki Türkiye’yi hiç ilgilendirmedi. Dış politikası değişip,bazı yönlerden eksik, yanlış hatta sadece söylem bile olsa, olması gerekene doğru dönmeye başladığı için sorunlar çıktı. Mesele parti destekleme meselesi değil, belirli güçlerin ısrarla bizim geleceğimizi kontrol altına alma çabası. “Her şeyin arkasında dış güçler var” sarmalına da dikkat ederek ülke siyasetinin sadece ülke sınırları içinde belirlenmediğinive bu siyasete dışardan dâhil olanların görülebilmesinden bahsediyorum.
Osmanlıyı parça parça eden, Hilafeti kaldıran, Kudüs’ü Siyonist’e satan bütün Ümmet coğrafyasında sınırları değiştirip kuklalardan oluşturduğu krallarla yöneten İngiliz mi benim hayrımı isteyecek? Veya Cermen krallığını ihya etmek için iki dünya savaşı çıkartan ve şimdi Balkanlar başta olmak üzere Osmanlı hinterlandında Müslümanlar aleyhindeki bütün faaliyetlerin arkasındaki ellerden biri olan Alman mı benim hayrımı düşünecek? Veya Siyonistlerin planlarını uygulamakla görevli olarak bütün İslam dünyasını yangın yerine çeviren Amerika mı bizim hayrımızı isteyecek?
Abdülhamid han önemli bir meselede karar alacağı zaman yabancı ülke elçiliklerinin ne düşündüklerini öğrenirmiş. İngiliz Fransız Rus Alman… “Küfür milleti hiçbir zaman bizim hayrımıza olan bir şeyi istemez” der tam tersi politika yürütürmüş.Ecdat yadigârı ilmi siyaset dersidir. Omurgasızlığın artık meşruiyet noktasını aşıp mecburiyet halinde dayatıldığı politik arenada, en çok dikkatimi çeken bu küfür soyunun kimlerle ittifak yaptığı ve desteklediğidir. Hiç akla hayale gelmeyecek kişi, kurum, parti ve örgütlerin birbirleriyle yaptıkları ittifakları ve arkalarından destek veren ülkeleri görünce işte bu siyasete binaen kime karşı olmam gerektiğini belirliyorum. Emperyalist güçlerin desteklediği parti cemaat grup ve kişiler kim olursa olsun benim karşımdadır. Vesselam.