İade edilen ürünlerin akıbeti nedir?

Abone Ol

Türkiye'den dünyanın farklı ülkelerine ihraç edilen veya ihraç edilmek istenen ancak farklı olumsuzluklar sebebiyle AB bölgesi başta olmak üzere, gönderilen ülkeler tarafından kabul edilmeyip ülkemize iade edilen ürünler hayli fazla!

Ürün iade trafiği son bir-iki aylık dönemde arttı.

Ya ürün çeşitliliği? Yelpaze geniş!

Antep fıstığı, taze biber, greyfurt, kuru incir, kuru üzüm, kekik, kimyon, tahin, susam, poşet çaylar, yer fıstığı ezmesi, kuru dut, margarin, zeytinyağı, kayısı, maden suyu, üzüm ve noodle gibi ürünler... Gündemin son halkasına ise limon eklenmişti.

Öncelikle şunu ifade etmeliyim; bu ürünleri ihraç etmek isteyenler kimler? Üretici mi, aracı mı? Bu firmalar kamuoyuna açıklanmalı.

Esas merak edilen husus iade edilen ürünlerin akıbeti... Halk sağlığı açısından riskli kabul edilerek geri gönderilen ‘bu ürünlerin akıbeti nedir?’ diye yıllarca sorduk.

Bu ürünler imha mı edildi, başka ülkelere mi satıldı? Yoksa iç piyasada bir güzel afiyetle biz mi tükettik?

Sorular, sorular…

Derken bu gizemli durum açıklığa kavuştu. Bu zor sorular cevabını buldu; hem de en yetkili kurumdan. Gıda ve tarımın patronu olan Tarım ve Orman Bakanlığı söz konusu sorulara cevap vermiş oldu.

Evet!

Yurt dışına ihraç edilen ve yasaklı madde tespiti sebebiyle iade edilen limonlarla ilgili soruşturma başlatıldı.

Türkiye’de açıklama yapma ve şeffaf olma anlamında bir ilk yaşanmış oldu.

Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü, yasaklı madde kullanıldığı gerekçesiyle Bulgaristan tarafından geri çevrilen limonlarla ilgili üretici ve ihracatçı firmalar hakkında soruşturma başlatıldığını duyurdu.

Bitmedi!

Uygunsuz kabul edilen ürünlerin tüketime sunulmasına izin verilmediğini ve imha edildiğini de yine açıklamadan öğrenmiş oluyoruz.

Bu kadar işte!

Demek ki neymiş; hızlı cevap verilebiliyormuş, kararlı duruş sergileniyormuş, sıfır tolerans mümkünmüş…

Türkiye'nin itibarı ile oynanmasına müsaade edilmemeli. Türk ürünlerinin imajını yerle yeksan etmek isteyenlere göz açtırılmamalı. Kendi süfli emelleri uğruna ülkenin bekasına kastedenler en ağır cezayı almalı.

Bütün bunları yaparken güvenilir ürünlerin piyasaya sunulmasına azami özen gösterilmeli.

Yapılan açıklamada bir bölüm var ki hayli ilginç!

Açıklamanın bir bölümünde aynen şu ifadeler yer alıyor:

 “…chlorpyrifos-ethyl aktif maddesinin 21 Mayıs 2020'de, propiconazole aktif maddesinin 31 Aralık 2020'de, chlorpyrifos-methyl aktif maddesinin 31 Aralık 2021'de, Avrupa Birliği’nde alınan kararlar, çevre ve insan sağlığı dikkate alınarak ülkemizdeki kullanımları sonlandırılmıştır. Ayrıca ülkemizde AB uyum çerçevesinde çevre ve insan sağlığı açısından olumsuz etkileri tespit edilen 223 aktif madde daha yasaklanmıştır. Belirtilen tarihlerden sonra yasaklı aktif maddeleri içeren bitki koruma ürünlerinin üretimine ve ithalatına izin verilmemektedir.”

Pestisit yani ilaç görünümlü zehir…

Açıklamadan anladığımız kadarıyla “hasat öncesi pestisit denetimi” yapılmış. Pestisit kullanmak yerine doğal yöntemler kullanılmasını teşvik etmek amacıyla ciddi destekler verilmiş. Türkiye’de yetiştirilen tarım ürünlerinin “tarladan çatala gelene kadar” bütün süreçlerinde pestisit kontrolleri aralıksız gerçekleştirilmiş.

İnsan sormadan edemiyor. Bu kadar sıkı denetime rağmen bu yasaklı maddeleri kullanarak gıda ürünlerini zehre çeviren sözde üretici/ihracatçı bu cesareti nereden alıyor?

Bütün tedbirlere rağmen insanlar neden bu yola başvurmaya devam ediyor?

Daha çok kazanmak için olabilir mi? Değilse ülkemizin geleceğine engel olmak için ya da insanlığa savaş ilan etmek için… Sebep her ne olursa olsun.

Denetim sıklığını yüzde 100’den yüzde 200’e mi çıkartıyorsunuz, kolluk kuvvetlerinden yardım mı alıyorsunuz, eğitim orduları mı kuruyorsunuz, denetim sayısını dörde mi katlıyorsunuz…

Her ne yapıyorsanız yapın ama bu rezaleti bizlere bir daha yaşatmayın. Bu insanları tarımdan da ticaretten de uzaklaştırın.

Kurtarın insanlığı!