Huysuz, bencil, küstah, hırslı, kindar ama başarılı!

Abone Ol

Steve Jobs olmak zor işmiş. Yaptıkların kadar yapamadıkların, başardıkları kadar başaramadıkların ve hissettiklerin kadar hissedemediklerin olacak… Apple ürünlerinin bir özelliği vardır. Kullanıcının teknik anlamda müdahalesine izin vermez. Yani bilgisayarın kasasını açayım da içine bir bakayım diyemezsiniz. Steve Jobs aslında kendisi gibi bir bilgisayar üretmiş…

“Müzisyenler enstrümanları çalar, ben ise orkestrayı yönetirim.”

S. Jobs

Bu hafta vizyona giren ‘Steve Jobs’ kuşkusuz biyografik filmlerin en dikkat çekici örneklerinden biri olacak.

Danny Boyle’un yönettiği, Aaron Sorkin’in senaryosunu kaleme aldığı film dur durak bilmeyen hızıyla sizi peşinden sürüklemeyi başarıyor.

Steve Jobs dünyanın gelmiş geçmiş en ünlü CEO’larından birisi olarak adını tarihin teknolojik sayfalarına yazdırdı. Bir insanın böyle büyük bir (dünyevî) konuma gelebilmesi için kuşkusuz arkasında bazı izler bırakması gerekiyor. O kişi farkında olmasa bile bu izler hayatı boyunca kendisini takip ediyor.

Ve gün geliyor tüm bu izlerin filmi çekiliyor. Belki de izlemekten en fazla zevk aldığım film türü diyebilirim. Çünkü baştan sona ‘ibret’ duygusuyla izleyebileceğiniz bir şeye dönüşüyor bu türün filmleri.

Yukarıda saydığım kelimeler Steve Jobs’un arkasında bıraktığı izler aslında. Jobs kendisine söylenilenleri/verilenleri/dayatılanları kabul etmeyip burnunun dikine giden bir adam. Yanlış yaptığını bilse bile bunu bir stratejiye dönüştürdüğü için de her zaman göz önünde olmayı başaran bir kişi.

SEN BİR BABASIN!

Steve Jobs’un 1984 yılındaki ilk Macintosh lansmanından önce yaşadığı ailevi bir problem ile başlıyoruz filme. Ortada Jobs’un olduğu söylenen bir kız çocuğu var ama Jobs kaba bir şekilde bunu inkâr etmekten çekinmiyor. İş hayatındaki hırslarının aile hayatını inkâr edecek kadar ön plana çıkması ve film boyunca bu noktanın özellikle vurgulanması filmi güzelleştirmiş diyebilirim. Zira film bile olsa başarının nasıl kazanıldığını gösterirken, başarıya giden yolda nelerin kaybedildiğinin de gösterilmesi gerekiyor.

GEÇMİŞİ UNUTMA STEVE!

Bildiğiniz üzere Steve Jobs ve Steve Wozniak, Apple’ın iki ortak kurucusu. Jobs’un her ürün lansmanı öncesinde kendisini gölgesi gibi takip eden bir geçmişi var. Hatta filmin bir yerinde buna dayanamayan Jobs, “Sanki herkes lansmanlardan önce içki içip benim hakkımda ne düşündüklerini söylemek için yanıma geliyor” diyor.

Steve Woznikak rolündeki Seth Rogen da bunlardan birisi. Jobs’un sahnede Apple II’den söz etmesini ısrarla isteyen Wozniak belki de kalbi Jobs’un ellerinde en kötü kırılanlardan birisi oluyor.

Andy Hertweld ve John Sculley de bu hırslardan paylarını alanlar.

Tabii ki ne olursa olsun Jobs geçmişinden asla kurtulamıyor.

KAMERAMAN SEN HİÇ DURMA

Film teknik yönüyle geçtiğimiz yılın en önemli filmlerinden olan Birdman’e çok benziyor. Dur durak bilmeden yürüyen karakterler, onları takip eden hareketli kamera ve okumaktan yorulacağınız kadar hızlı akan diyaloglar.

Bu durum özellikle altyazılı film izlemeye alışkın olmayanlar için yorucu olabilir. Ama Danny Boyle ve Aaron Sorkin birlikteliği sizi filmden asla kopartmamayı başarıyor.

FASSBENDER VE WINSLET’E DAİR

Steve Jobs’u oynayan Michael Fassbender ve onun asistanı rolündeki Joanna Hoffman’ı oynayan Kate Winslet oldukça başarılı performans sergiliyor. Hem filmin hem de bu yıl Macbeth ve Sakin Batı filmlerinde oldukça başarılı bir oyunculuk sergileyen Fassbender’in özellikle bu filmdeki rolüyle Oscar’ı alması muhtemel…

STEVE JOBS OLMAK ZOR İŞ

Kısacası Steve Jobs olmak zor işmiş. Yaptıkların kadar yapamadıkların, başardıkları kadar başaramadıkların ve hissettiklerin kadar hissedemediklerin olacak. Babalık gibi mesela… Apple ürünlerinin bir özelliği vardır. Kullanıcının teknik anlamda müdahalesine izin vermez. Yani bilgisayarın kasasını açayım da içine bir bakayım diyemezsiniz. Steve Jobs aslında kendisi gibi bir bilgisayar üretmiş… Zor ama başarılı…