Önden pervaneli bir pırpır uçak…
Hangar’dan ayrılıp, ilk sınavını verecek.
İlk hareketini de ustasından alacaktı.
Tuttu pervanesinin kanadından, ya Bismillah!
Var gücüyle asıldı;
Pata pata pata pata pam, stop!
Yok. Çalışmadı. Bileğe kuvvet. Bi’daha…
Pata pata pata pata pata, pır pır pır pır pır pırrrrr…
Hıh! Şükür, çalıştı!
Atladı pilot kabinine ivedilikle.
Kaskını taktı, kemerini bağladı.
Heyecan dorukta!
Manivelaya sıkı sıkı tutundu.
Azıcık itti…
Pistin üzerinde hafiften yol almaya başladı.
Tıpkı, annesinden uçmayı öğrenen yavru bir güvercin gibi…
Ve sonunda ayakları yerden kesildi, kanatlanmaya başladı İstanbul semalarında.
Hiçbir sorun çıkarmadı.
Sınavını başarıyla verdi o gün.
Koştu İktisat Bakanlığına ustası;
“Bana uçuş lisansı verin, ben de size dünyanın en güzel uçaklarını vereyim” dedi.
Bakanlığın cevabı aynen şu oldu;
“İyi, hoş, güzel de… Lakin bizde o uçağa belge verecek teknik ekip yoktur”.
Haydaaa!
Öyle mi?
Öyle!
Çat! Çekoslovakya hükümetine bir mektup…
“Ülkemde 14 kişilik bir uçak ürettim. Adı, K 14. Ancak lisans alamıyorum. Geleyim ülkenize görün, inceleyin, uygun görürseniz uçağıma bir lisans tahsis edin, olmaz mı?”
Çekoslovakya devleti haliyle, bu teklifi göbek ata ata yanıtlar;
“Hay hay paşam, sen gel yeter ki…”
Parçaladı uçağı, yükledi kargo trenine.
Ver elini Avrupa!
Çekoslovakya topraklarına ulaştığında takvimler, 23 Nisan 1931’i gösteriyordu.
Belli bir süre kaldı orada.
K 14’ünü yeniden tasarladı, geliştirdi.
Çekoslovak hükümeti;
“Kal burada, her türlü ihtiyacını karşılayalım. Burada üretim yap. Bize hizmet et” deseler de, “olmaz” dedi. “Ben, bu uçağı vatanım için yaptım”.
Lisansı kaptı.
Uçarak geldi İstanbul’a.
Akabinde Anadolu turnesine çıktı.
Neredeyse tüm şehirleri karış karış, havadan seyretti.
İnsanlar semaya baktıklarında, o’nu gördüler.
Kuyruğunda “Yaşasın Türk Havacılığı” yazan Vecihi K 14’ü gördüler.
Üzerinde de, kalbi vatan sevgisiyle dolu o güzel kahramanını…
Kendilerini selamlayan Vecihi Hürkuş’u gördüler.
O kahraman değil miydi, Birinci Dünya Savaşı’nda Kafkasya cephesindeyken ilk düşman uçağını düşüren?
Aynı savaşta Ruslara esir düştükten sonra, ağır yaralanan.
Azerilerin yardımıyla Anadolu’ya sağ salim geri dönen.
Derhal, toplumu havacılık konusunda bilgilendiren, mitingler düzenleyen.
O kahraman değil miydi, 1927’de Kayseri’de devlet desteğiyle TOMTAŞ isminde ilk uçak fabrikamızı faaliyete geçiren?
Nuri Demirağ’ın verdiği 5000 lirayla, adına “Nuri Bey” uçağını imal eden.
Aynı fabrikanın atılımları neticesinde, uçak motoruyla Vecihi SK isimli bir deniz botu üreten.
O kahraman değil miydi, yıllar sonra M.Kemal’in “bu adama ehemmiyet veriniz” sözleriyle desteklenip, ilk Türk havacılık okulunu açan, geleceğin kahraman pilotlarını, kaldı ki, ilk Türk kadın pilotumuz Bedriye Gökmen’i yetiştiren?
1947’de “Kanatlılar” derneğini ve aynı adla ilk havacılık dergisini kuran.
1954’te “Hürkuş Havayolları”nı hayata geçiren.
Çok geçmeden sabotaj ve kaçırılmalardan sonra ruhsatı iptal edilen…
O kahraman değil miydi, birileri o tarihlerde aya uçarken, “izinsiz uçtun” gerekçesiyle yerli uçak yapımı ve okul açması yasaklandığında kahrından ölen?