Günler ne çabukta geçiyor… Dünya dönüyor, güneş doğup batıyor. Sonbahar, kış, ilkbahar derken Ramazan da bu yaz geldi erken. Erken diyorum çünkü sıcaklar tam başlamadan Ramazan’ın da başlaması, bizi biraz hazırlıksız yakalayabilir. Gün boyu yemek ve sıvı almamak, geceleri sahura kalkmak ve beraberinde gelen uyku düzensizlikleri bizi zorlayacak hususlardır. İster istemez bu durum bizi strese sokabilir. Gayenin hasıl olması -ki, bu, Allah’ın rızasını kazanmaktır- için bu stresten uzaklaşmak adına biraz sabır, biraz duyarlılık, biraz ilim gerekir. Burada asıl problem açlık ve susuzluktan ziyade 11 ay boyunca sürdürdüğümüz yemek yeme alışkanlığımızdan vazgeçmek zorunda oluşumuz. Yemek yeme bağımlılığı bile diyebiliriz ki, abartı olmaz bence. Halbuki pek çok alim, hakkı verilirse Ramazan döneminde çok daha verimli olacağımız görüşünde.
Oruç tutmak isteyip de sağlığı oruca müsait olanların ise Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) şu hadisini hatırlamalarında fayda var: “Oruç tutunuz, sıhhat bulursunuz”. Bu sıhhati nasıl bulunacağımız hususunu az bir miktarda da olsa aydınlatmak adına bu haftaki köşemi buna ayırdım.
Aslında hayatın her kademesinde devamlı mücadele halindeyiz. Hep daha fazlası için koşturmacadayız. Ramazan’da ise vücudun temel ihtiyaçlarına karşı koyarak biraz durulmamıza ve ruhsal doyuma ulaşmak için mücadele etmemize fırsat oluşur. Aynı zamanda her zaman yiyecek bulamayan, zor şartlarda yaşayan insanları anlamaya çalışmamıza yardımcı olur. Bu ruh sağlığının önemli bir parçasıdır. Ruh ve beden bir bütündür. Birisi sağlığını kaybederse diğeri sağlıklı kalamaz. İşte Ramazan-ı Şerif’te oruç, hem ruhun, hem de bedenin sağlığını dengelemek adına emredilmiştir.
“Ama yine de çok zorlanıyorum” diyen kardeşlerimiz olabilir. Bu zorlanmayı azaltmak için bakalım neler yapabiliriz… Beslenme alışkanlıklarımızda yapacağımız küçük değişiklikler ile bu dönemi güzel geçirebiliriz. Mesela yaz aylarına denk gelen Ramazan’da açlık döneminin uzun olması nedeniyle mutlaka sahura kalkmalıyız, çünkü kan şekerinin düşmesiyle halsizlik ve baş ağrısı ile karşı karşıya kalabiliriz. Bunun olmaması için de yine hem sahurda hem iftarda yavaş sindirilen ve daha uzun süre tokluk sağlayan süt ürünleri, et çeşitleri, yumurta, tam tahıllı ürünler, kuru baklagiller sebze ve meyve tüketmeliyiz. Fazla yağlı ve unlu yiyecekler yerine proteinli yiyecekleri tercih etmeliyiz. En önemlisi ise beynimizi ve hislerimizi bunların doğruluğuna dair ikna etmeliyiz. Açlık hissi duygu ve düşüncelerden oldukça etkilenen kompleks bir süreçtir çünkü.
Kronik hastalığı olan ve sürekli ilaç kullanması gereken hastaların ise oruç tutup tutamayacakları konusunda mutlaka meseleye ciddi bakan hekimlere danışıp fikir almaları önemlidir.
Bize verilen can emanetimize hakkıyla sahip çıkabilmek arzusu ile, “Hoşgeldin ya şehr-i Ramazan”, “Hoş geldin ya şehr-i sağlık” diyorum. Bayrama sağlık ve sıhhatle kavuşmamız duasıyla… Hepinize selamlar…