Hızlı bir gündem yaşadık; gıda hileleri, taklitler, tağşişler… At eti eşek etine karıştı; yetmedi, kuzu eti sıpa etine, dana eti domuz etine karıştı.
Kanatlı bulaşıkları, sakatat takviyeleri, gıda boyaları, aromalar… Domuz eti skandalı gündemin ilk maddesi olarak öne çıksa da gıda güvenliği açısından bütün bunlar büyük tehlike arz ediyor.
At izi it izine karıştı, tüketici kime güveneceğini şaşırmış vaziyette. Her zaman olduğu gibi yine hızlı yaşadık, hızla unuttuk. Gündem kayboldu. Kimi kumpas dedi, kimi oyun zannetti. Öküzün altında buzağı arayanlar hep vardı zaten...
Peki, buz bugünlere nasıl geldik?
Hızlı hayata alıştırıldık. Çok kazanma hayalinin tuzağına düştük! Önce topraktan kopartıldık, sonrasında ise doğal besinlerden, geleneksel beslenme reçetelerinden uzaklaştırıldık. Gıdamızdan, beslenmemizden vazgeçtik. Ne yersek ‘o’yuz gerçeğini unuttuk.
Bugün gıda endüstrisinin yapay mamullerine razı olmak zorundayız! Gıda diye bize dayatılan ne varsa yemek mecburiyetindeyiz çünkü alternatif gittikçe azalıyor, umut her geçen gün bizden uzaklaşıyor!
Peki, bir çaresi yok mu? Elbette var. Güvenli gıda için, yeniden yaşamaya başlamak için işe nereden başlamamız gerekiyor?
İlk sıraya eğitim sistemini yazabilirim. Eğitim sistemi yeniden düzenlenmeli ve çocuklar ben merkezli, materyalist eğitim sisteminin dişlerinden kurtarılmalı. Bilgiyi, yaratılış gerçeğini, ahlakı, kul hakkı yememeyi, emeği, insan merkezli yaşamı önceleyen bir eğitim sistemi tesis edilmeli.
İkincisi ise Türk Gıda Kodeksi… Yeme içme sektöründe üretim için yeni bir yasal çerçeve çizilmeli, Türk Gıda Kodeksi yeniden yazılmalı; gerek inanç hassasiyeti gerek gıda güvenliği açısından sıkıntılı bölümler var ve gıda teröristleri bu sıkıntılı maddelerden cesaret alarak insanları zehirliyorlar.
Son olarak toprakla tekrar barışmak, buluşmak gerçeği… Geleneksel tarım yöntemini benimseyen üreticileri desteklemeli, küçük aile işletmelerini ayakta tutmalıyız. Bu strateji, bu ülkenin kurtuluşu anlamına geliyor!
Gıda hileleri gündemiyle Türk medyası da büyük bir imtihan veriyor. Ne yazık ki birçok mecra, popülist yaklaşımlar sergileyerek bu konuda sınıfta kaldı. Oysa halk sağlığı konusunda medya organlarına düşen çok büyük görevler var. Medya mensuplarına düşen ilk görev tüketiciyi yormadan aydınlatıcı, yol gösterici, yönlendirici bilgiler vermek olmalıdır.
Gıda hayati öneme sahiptir, gıda hayatın kendisidir; tık hassasiyetine, reyting rekabetine kurban edilecek bir konu değildir.
Gıda konusu en az sınır güvenliği kadar önemlidir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da dediği gibi “Gıda ciddiye alınması gereken bir husustur”.
Gıda güvenliği anlamında iyi şeyler de oluyor. Örneğin yeni uygulamaya alınan “parti numarası” bildirme zorunluluğu. Bundan böyle gıda üreticileri gıda ambalajlarındaki parti numaralarını Tarım ve Orman Bakanlığı’yla paylaşacak.
Peki, bu ne anlama geliyor? Elbette gıda güvenliğinin kontrol altına alınması amaçlanıyor.
Yeni uygulanacak olan “Türk Gıda Kodeksi Gıdaların Ait Olduğu Partiyi Tanımlayan İşaretler veya Numaralar Hakkında Tebliğ Taslağı”na göre gıda güvenliğinin temini sağlanacak, halk sağlığının korunması mümkün olacak, tüketici hakları koruma altına alınacak.
Tebliğ taslağının yürürlüğe girmesiyle birlikte bir gıda kodeksi kazığından daha kurtulmuş olacağız ve 4 Ocak 2012 tarihli “Türk Gıda Kodeksi Gıda Maddelerinin Parti Numaralarına Ait İşaretlerin veya Sembollerin Belirlenmesi Hakkında Tebliğ” yürürlükten kaldırılacak.
Çok önemli bulduğum bu tebliğin uyum süresi iki yıl olarak açıklanmış. Bu sürenin çok uzun olduğunu ifade etmek isterim. Gıda üreticileri ve işletmecileri, 31 Aralık 2026'ya kadar bu tebliğ hükümlerine uymakla zorunlu olacak. Tebliğe uygun olmayan gıdalar da aynı tarihten sonra piyasada bulundurulamayacak. İthal edilen gıdaların etiketleri için de aynı hüküm uygulanacak.
Esas olan, halk sağlığını koruma altına almak; tüketici haklarını yukarılara taşımaktır. Gerisi gelecektir. Kazanan ülkemiz olsun diye ter akıtan, emek veren kim varsa onlara teşekkür etmek düşer bize.
Bir de Tarım ve Orman Bakanlığı’na kocaman bir tebrik…
İbrahim Yumaklı ve ekibi tüketici lehine iyi işlere imza atıyor. Kim ne derse desin, moral bozmak yok.
Küreselcilerin tekerine çomak sokmaya; yüzsüzleri, arsızları, gıda teröristlerini ifşa etmeye devam…