“Hiiiiiiiiç!”

Abone Ol

Var olmak, insan için en hazır veridir. Hep buradadır insan. Hep burada bilir kendini. Alışıktır var olmaya. Öteden beri bu böyledir. Süreklidir var edilişi. Hazır bulunan, mutad olan ise hemen unutmanın konusu olur.

Bu yüzden, en çok unuttuğu gerçektir insanın varoluşu. Kendi varoluşuna şaşırmaz! Varlığının şaşılası bir iş olduğunu hatırlatanları da ayıplar, garipser!

İmkânsızın mümkün halidir her insan. Olacak iş değildir insan olması! Umulmadıktır; beklenmediktir. Açıkçası, bir çelişkidir insanın kendi varlığı. Doğumu, büyük, çok büyük bir kırılmadır. Hayata gözlerini açması, gözlerini açtığında bir hayat bulması, olağan bir gelişme değildir!

Doğum gününü kabul eden herkes, on binlerce yılı bulan yokluğunu itiraf eder. Doğum gününün hatırlanmasını isteyen herkes, o uçsuz bucaksız yokluktan alındığını, o karanlık unutulmuşluktan kasten çıkarıldığının hatırlanmasını ister.

Kendisi bile yokluğunun farkında değilken, kendisi dışında biri var olması gerektiğine karar vermiş olmalı. Var olmasına karar veren her kim ise, yokluğunu fark etmiş olmalı. Bir şeyin yokluğu fark etmek ise, öyle kolay anlaşılır bir iş değildir! Bir faninin işi olamaz. Zaten yok olan, yokluğuna çoktan alışılmış olan, eksikliği kimseyi rahatsı etmeyen insanı, herkese rağmen var etmek sıradan birinin işi olamaz!

Oruç, işte bu varoluşu hatırlatır insana. Hep burada olmanın mutad akışı kesilir oruçla. “Yok!” der Biri; şeffaf bir bıçak indirir eşya ile arasına. Kendine faydası dokunmaz olur insanın. Eli kendisine bile yetişmez. “Kendi başına değilsin” der görünmez bir ses. Eli varlıktan çekilince, varlığının başlangıcını hatırlar insan. Hep hazır bulduklarına erişemez olunca, kendi varlığına ve kendisi için var edilenleri yeniden görmeye başlar. Var değildir artık, var edilmektedir. Hazır değildir etrafındaki hiçbir şey; taze olarak var edilmektedir.

Sanki hep yanıp duran ateşin serin ve selametli olması gibidir bu. Hep katı bildiğimiz taşın yumuşamasına benzer. Ne yanıcılık ateşin işidir; ne katılık taşın yeteneği… Var olmak da insanın yetkisinde değildir; alışkanlık hiç değildir.

“Ne arıyorsun burada?” diye soracak olsalar bize; ne deriz şimdi? Omzumuzu silkip dudaklarımızı büzüştürüp yüz ifademizi sıradanlaştırıp “Hiiiiiiiiiiiiiiiç!” mi diyeceğiz?

Aşk olsun!