Hazreti Musa, inananlarını Mısır’da kölelikten kurtarıp, kendisi Yüce Allah’la görüşmek için Sina Dağı’na gittiğinde çöl şartlarına alışamayan Yahudiler de kölelik günlerini özlemişler, boşluğu fırsat bilip buzağıyı da kendilerine tanrı edinmişlerdi. Gerekçeleri de ‘Biz savaşmak değil yaşamak istiyoruz’du.
Bugüne de baktığınızda insan gibi yaşamak isteyene, özellikle de Müslüman olarak varlığını ve mücadelesini sürdürmek isteyene asla rahat yok. Eğer kalıcı rahata ermeyi düşünüyorsanız sürekli kötülerle ve kötülüklerle savaşmak, mücadele etmek zorundasınız. Yoksa İsrailoğulları’nın yaptığı gibi mızıkçılık yapanlarınız, sizi yarı yolda bırakanlarınız, sizin güçsüzlüğünüzden istifade edip tekrar Amon Tapınağı’nda eski efendileri ile ayine duranlarınız hep olacaktır.
Hatta bugün olduğu gibi bırak ABD, AB ile savaşmayı; bırak köprü, yol yapmayı diyen zihniyetler olacaktır. Ya da biz savaş mavaş istemiyoruz. Gerginlik, kriz istemiyoruz. Git sen savaşı o çok istediğin Tanrı’nı yanına al da yap deyip yolda bırakanlar da olacaktır.
“Bırak bizi; biz yaşamak, keyif sürmek, çok günaha bulaşınca da kandil gecelerinde ibadet edip, lüks umre turlarıyla da kendimizi kurtarırız diyenler” de olacaktır.
İşte tam da burada Diyanet İşleri Başkanlığı üzerinden tüm din adamlarımıza insanlığa gerçek İslam’ı ve Kur’an-ı Kerim’i anlatmak için büyük görevler düşmekte olduğu gerçeği karşımıza çıkıyor. Kur’an-ı Kerim doğru bir mesaj olarak verildiğinde görülecektir ki gerçek kuvvet ve izzet ancak doğrunun yanındadır.
Ve bu gerçeği bilen, yaşayan milletler adaleti gerçekleştirmek ve mazlumların ahını yerde koymamak için harekete geçtiğinde; Yüce Allah’ın yardımı bu milletlerin üzerinde olacağından hiç şüphemiz yoktur.
Türk milletinin tarihi hep bu mücadelelerle geçti. Kelimetullah mücadelesi yaptığı her yerde ve her zamanda Yüce Allah bu milletle beraber oldu. Ancak ne zamanki O’ndan kopuş başladı; dalalet ve zillet başımızdan hiç eksik oldu.
‘Her şey aslına rücu eder’ buyruğu gereğince bu milletin gafletten uyanıp tekrar aslına dönmesinden başka kurtuluşu yoktur. Gerisi gönüllü ya da zorunlu köleliktir…