Her namuslu insan gericidir

Abone Ol

Geçmişi bu günden daha fazla sevdim ben hep kâri. O vakitler daha güzelmiş gibi geldi bana hep. Ya da belki hep güzel olan tarafları gözüme ilişti kötü yanlarını görmedim. Görsem de bakmadım, söylemedim ve dinlemedim. Hani insan sevdiği birinin kusurlarını görmez ve örter ya belki de onun gibi bir şey, bilmiyorum. Ama her ne kadar bu vakitte yaşıyor olsam da ve bunu seçecek gücüm olmasa da o eski zamanlar yani mazi bana hep daha kıymetli gelmiştir.

Güzel insanlar mazide kalmış gibi hissettim hep. Hani şairin de dediği gibi “güzel insanlar, güzel atlara bindi ve gittiler” tam da o işte hissettiğim. Şimdi sen belki de “atıf yaptığın şair senin gibi düşünenlerden değildi hiçbir zaman. Belki de tam karşısındaydı” diyeceksin. Doğrudur ama şu da var ki “hakikat kimin ağzından söylenirse söylensin yine de hakikattir” der İmam Gazalî. Neyse… Tam da öyle hissediyorum ki ecdadın adı geçtiği vakit bile bir sızı var içimde ve ben o acıyı seviyorum ve önemsiyorum. İyi ki acıyor canım ve iyi ki böyle dert ediniyorum… Bu belki de biraz şu misale benziyor, hani “insanın neresi acırsa canı orada atar” derler ya onun gibi. En çok yaralandığımız yer mazimiz olduğundan belki de bunca kıymetli geliyor bana mazi.

Bizim gözlerimizi kör ettiler kâri, kulaklarımızı sağır, dilimizi lâl ettiler. Baktık ama göremedik, işittiğimizi anlayamadık ve anladığımızı söyleyemedik. Zira evvela dilimize kast ettiler. Dedelerinin dilini anlayamayan dilsiz ve köksüz insanlar olalım istediler. Ve yaptılar da. Asırlardır inançla yazılmış bir şiiri zihin atlasımızdan silmek için ne edebilirlerse ettiler. Önce gözlerimizi kör ettiler sonra köre gör dediler. Yeniden, yeni baştan yürümeyi öğrenelim istediler, ama onların istediği yollarda. Oysa biz çoktan her bir yanına kadar yürüyüp de gitmiştik âlemin. Hz. İbrahim putları kırmıştı çok evvelden, doğru ama yeniden bir put koydular önümüze; batı. Açık açık söylüyorum işte, batı bizim için bir puttur hem de orta yerinden kırılması gereken bir put.

O putu kıranları anlamadık biz. Öyle olalım istediler. Hala bile anlayamıyoruz onların neler anlattığını, bize neler sakladıklarını çözemiyoruz. Bilmem hangi Frenk lisanını senelerdir ders diye okuyorken kendi dedelerimizin lisanını görünce bile sadece bakıyoruz, okuyamıyoruz. İşin tuhafı anlamak için birazcık olsa gayretimiz de yok. Ecdadı sadece sözde tanıyoruz biz. Sloganlarla yaşıyoruz hala. Hamasi cümleler göğsümüzü kabartıyor, doğru ama bu kadar. Daha ilerisi yok.

Hiç umudum yok mu? Elbette var. Zira halen dahi güzel insanlar var, hem de çok güzel insanlar. Ama şu da var ki; insan düştüğü yerden kalkar. Artık bugün biz nerede düştüğümüzü, nasıl düştüğümüzü ve kimler tarafından düşürüldüğümüzü biliyoruz madem işte o vakit tam da orada ayağa kalkmak gerekir. Güneşin battığı yere doğduğu yere yürümek gerekir. Yürürken ara ara ardına bakmak da gerekir. Anlıyorsun biliyorum.

Mesele bir sütuna sığamayacak kadar geniş, hem çay da bitti. Meseleyi Cemil Meriç üstadın cümlesiyle tamam edeyim;

“Murdar bir halden muhteşem bir maziye kanatlanmak gericilikse, her namuslu insan gericidir…”