UEFA Avrupa Ligi yorgunu iki takım Konyaspor ve Fenerbahçe Konya Büyük Şehir Stadyumu’nda kozlarını paylaştılar. Her iki takımda maça temkinli ve dikkatli başladılar iki takımın teknik adamının futbol mantalitesi önce savunma sonra gol üzerine kurulu olduğu için özellikle ilk yarı penaltı golü haricinde futbolun aksiyonunu yaşatacak replikleri göremedik. Deplasman fobili Fenerbahçe için Osmanlıspor’dan sonra Konyaspor deplasmanıda dikenli bir yol gibi görünüyordu bu maçın tam tabiri bıçak sırtı bir maçtı desek haksızda sayılmayız. Konyaspor takım oyununu en iyi bilen futbolun çok daha doğrularını sergileyen bir ekip. Fenerbahçe’deki kırılgan ve teslimiyetçi futbolun yerine ise dirençli ve mücadeleci bir oyun anlayışıyla yer değiştirdiğini gördük.
LENS’İN TAKIMA DÖNÜŞÜ FARK YARATTI…
Feyenoord maçında sakatlanan Lensin takıma dönüşü bile skoru bulma adına fark yarattı. Tabii ki burada Fenerbahçe sadece maçı ve mücadele isteğini kazandı henüz oyun adına futbolun görsel ve göze hoş gelen yönünü uygulayacak durumu kazanmış değil. Bana göre doksan dakikada üç penaltı pozisyonu vardı. İlki lensin bireysel yeteneği ile rakip ceza alanına girerek takımı adına kazandırdığı penaltı ardından Emenike’nin vuruşu ile gelen gol yani hakem burada doğru olan kararı uyguladı. İkincisi ise Emenike’nin Konyaspor ceza alnına girerken attığı pasta top Konyasporlu oyuncunun eline çarpmasıydı bence mesafe yeterli uzaklıktaydı ve penaltı olarak değerlendirilebilirdi yinede takdir hakkı tabii ki hakeminindi. Son olarak Konyaspor adına gelişen atakta Strkel’in elline çarpan topta pozisyon tartışmasız penaltıydı; çünkü Strkel kendini sakınmadan elleri açık vaziyette topu karşılamak istedi. Sonuç olarak belliki bu sezonda hakemler yine çok can yakacaklar, gündemi hatalı kararlarıyla meşgul edecekler. Hata insanlar için kabul ama niyet kişinin kendi içindedir bazıları farklı farklı hesaplara giriyorlar ve bunlar gündeme nedense pek getirilmiyor. Hakemlerimizin hatta MHK’nın formsuz ve sorumsuz duruşları TFF’nin duyarsız kalışı çok takımın canını yakarken başkalarınında ekmeğine yağ ve bal olacağı aşikârdır… Ne diyelim; dilerim bu konular tez zamanda düzelir hale gelir.
TEK SUÇLU AZİZ YILDIRIM DEĞİL…
Aziz Yıldırım medyaya ve medya içinde rol alan bazı kişilere atıfta bulunarak açık olan kuyuya birkaç tane taş bıraktı. Üzerine alınanlar doğal olarak anında tepkilerini ortaya koydular. Olanlara farklı açıdan bakıldığında sizlerde pişen başkanda taşmış olacakki üslubuda mizacıda çok sertti. Tabii bu arada Başkan’ın açıklamalarını isteyenler işlerine geldiği gibi algıladı. Şimdi soruyorum: Hemen hemen aynı kişiler ve daha sonrada müdahil olan kişilerle birlikte TV’lerinizde ve köşe yazılarınızda tam onsekiz yıldır sallayıp durdunuz bu adama. Hatta bazılarınız eleştiri adı altında hakarete varan incitici söylemler dahi kullandınız. Dedim ya dile kolay tam onsekiz yıldır bunu her fırsatta yaptınız. Lakin Sayın Başkan’a vede Başkan’ın üzerinden Fenerbahçe’ye oynayanlar; Aziz Yıldırım’ın konuşmalarına ancak üç gün dayanabildiniz. Hiç kimse, hiçbirimiz taş değiliz hepimiz insanız her insanında sabrının bir sınırı vardır mutlaka. Bugün başkan çıkıp böyle bir konuşma yapıyorsa onu bu konuşmalara mecbur bırakan sebeplerede bakmak gerekmez mi? Sizce burada tek suçlu Aziz Yıldırımmı; bence değil. Herkesin birazda kendini sorgulaması gerekmezmi bizler acaba onsekiz yıldır bu adamla niye uğraşıyoruz diye. Sizlere bu imkânlar sunulurken tüm hakların sadece sizlere ait olduğunu yada her şeyin birtek size özel olduğunumu düşünüyorsunuz; yoksa tüm bu yaygaralar basit bir reyting içinmi?
Allaha emanet olun…