HDP/PKK devletin uzattığı eli hakkıyla tutup çözüm sürecini nihayete erdirmek suretiyle meşruiyetini korusa idi Kürtlerin daha güçlü bir desteğini alması muhtemeldi. Lakin ipler kendi ellerinde olmadığı için 6-8 Ekim olayları ve ardından da çözüm sürecini sonlandıran kanlı eylemleri gerçekleştirmek ve günümüze kadar da defalarca sürdürmek suretiyle Kürtler arasındaki meşruiyetleri alenen sona ermiştir.
PKK’nın siyasi uzantısı olan HDP, bu süreçte ağabeylerinin kapılarını çalmaya devam etti. Rusya ile sıcak temasa girdi, büro açtı, gizli veya açıktan sözler aldı. Avrupa Birliği ile temaslara girmeye çalıştı. Çeşitli görüşmelerde yaptı var zannettiği tabanını göstererek bir takım tavizlerde bulundu, destek sözleri aldı veya aldığını zannetti. Oysa tecrübe etmedikleri nokta Türkiye’ye ve Kürt halkına ihanete zorlayanların bunlara verdiği değer, Kürt halkından aldıkları destekten kaynaklanıyordu. Halktan destek almayan hiçbir gücün sürdürülebilir olmayacağını anlamak istemediler. Sırtlarını terör örgütlerine dayadıklarını, silahla, kanla birçok şeyi elde edeceklerini zannettiler… Tabanı olmayan bir hareket sesini duyurabilmek için tıpkı PKK gibi kanlı eylemler planlamaya, kendi kendisini yiyip bitirmeye mahkumdur.
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Alman Haber Ajansı’na verdiği demeçte: “Partimiz vize serbestisinden yana, ancak AB’nin Türkiye’ye vize yükümlülüğünü kaldırması durumunda Kürtler AB ülkelerine akın edecektir. Türkiye’deki savaşın genişlemesi durumunda sadece Kürtler değil Türkler de Avrupa’ya kaçabilir. Bu nedenle Ankara’nın PKK ile müzakerelere yeniden başlaması için baskı yapmak AB’nin kendi çıkarınadır.” Demiş.
AB, tabirimi mazur görün Demirtaş’a; yav he he diyerek mukabele ediyordur. AB elan tabansız bir terör örgütü ile muhatap olduğunu bilmiyor mu? Zira hangi Kürt’ü sen Avrupa’ya sevk edebileceksin ki AB’yi üstü kapalı tehdit ediyorsun. Hala Kürt halkı arasında kalmayan itibar ve meşruiyetiyle toplumu ayaklandırabileceğini mi düşünüyor acaba?
Diğer taraftan AB açısından durum tam bir içler acısı… Aşağı tükürsen bıyık, yukarı tükürsen sakal kabilinden yani. Bakan Bozkır: “AB vizeleri kaldırmazsa, biz de geri kabul anlaşmasını fesh edebiliriz. Bu durum mevcut anlaşmamızda var.” şeklinde verdiği beyanatla AB’nin bu zor durumunu zaten önümüze seriyor.
Şimdi mesele tam olarak da şöyle: Son bir çırpınışla Avrupalı ağabeylerinden destek umuduyla yola çıkan HDP/PKK’nın en ufak bir destek göremeyeceği aşikârdır. Onlar için bu hareket kullan-at eşya kıymetinden öteye geçmez. Şu aşamadan sonra HDP/PKK’nın tek çaresi kalmıştır: O da ötenazi yapmak.