“Bu dünyada kabul görmek” uğruna ‘hayır’ diyemeyen kişi rolünde sömürülüp duran bir kişi olarak hayatını devam ettirmeye çalışmak…
Bazı insanlar inisiyatif alma ve yardımcı olma noktasında çok hassastırlar. Otobüse bindiğinizde, bir mağazaya girdiğinizde ya da herhangi bir kuyruk beklerken bu tarz insanları direk fark edersiniz. Bazı insanlar da kendilerine fazlasıyla gereksiz yük almayı severler. Sanki bu dünyanın tüm yükünü kaldırabileceklerini, onun muhakkak işlere el atması gerektiğini, eksikliklerin suçlusunun o olduğunu düşünüp durur. Bunlara ek olarak bazı insanlar da kendilerini fazlasıyla fedakar yansıtıp karşısındaki insanların isteklerine karşın kendi isteklerini değersiz gören bir profil çizerler.
Ben bugün biraz bu fedakâr yapıya bürünen “hayır” diyemeyen kişilerden bahsetmek istiyorum.
Durumu biraz şuna bağlıyorum: Biz ataerkil bir toplumuz. Bu ataerkilliğin getirdiği birtakım sorunlar var. Bunlardan biri de sorgusuz sualsiz lidere (evin büyüğüne) itaat etmek zorunda kalman mesela. En basitinden evdeki büyüğünün senden yaşça büyük olmasından sebep her söylediğini yapmalı, her dediğini dinlemelisin, gibi bir algı söz konusu. Yani kısaca ona “hayır” deme lüksün yok. Dediğin anda “sen suçlusun, sen kötüsün ve sen büyüğünü dinlemediğin için başına muhakkak kötü şeyler gelecek” tavrı takınıldığı için kişinin bir süre sonra “hayır” deme mekanizması köreliyor. Artı olarak “hayır” diyen kişinin ebeveyni alınganlıkla hareket edip kişinin duygusal anlamda ihtiyaçlarını karşılamadığından “liderinin söylediğini kabul etmezsen bu dünyada kabul görmezsin” mesajını verip bir insana “hayır” demek istediği anda sevilmeyeceğini, değersiz olacağını “bu dünyanın onu barındıramayacağı” düşüncesinin zihninin derinlerine kazıyor. Ve bu kişi hayata atıldığında dışarda arkadaşlarına, evde eşine-çocuğuna, işte iş arkadaşlarına-patronuna “bu dünyada kabul görmek” uğruna hayır diyemeyen kişi rolünde sömürülüp duran bir kişi olarak hayatını devam ettirmeye çalışıp gidiyor…
Ve incelediğinizde de fazlasıyla fedakârlık yapan-hayır diyemeyen insanların kişilik yapısında da yalnız kalmaktan korkan, sevilmemekten korkan, diğer insanların gözünde iyi görünmeye; sevilmeye çalışan, kırılgan, özgüveni ve özsaygısı düşük kişilerin olduğunu bariz bir şekilde ortaya çıkıyor. Bu mağdur kişilerin çoğu da maalesef ki ya çekingen kişilik, ya bağımlı kişilik ya da depresif kişilik özellikleri taşıyan yapıya sahip kişiler olarak kendini gösteriyor.
Siz de bu toplumun bir ferdi olarak hayır deme noktasında çekine bilirsiniz. Lütfen ama lütfen insanlara hayır demekten çekinmeyiniz. Çünkü etrafınızı evetlere alıştırdığınız sürece zor durumda vereceğiniz bir hayır yanıtı onca fedakârlıkları yapan kişi, siz değilmişsiniz gibi (tabir caizse yaptığınız fedakârlıklar hiçe sayılarak) kötü bir şekilde size dönecektir ve bu durum sizi daha bir hayal kırıklığı daha bir değersizlik hissiyle baş başa bırakabilecektir. Sizi, yaptıklarınız ve yardımlarınızdan ziyade siz olduğunuz için seven insanlarla hayatınızı sürdürmeniz, size yalnız hissetmemeniz ve huzurlu hayat geçirmeniz noktasında daha yardımcı olacaktır.
Çevreye kapılıp kendi değerinizi unutmamanız ümidiyle…