Gün içinde herhangi bir vakitte sizin de telefonunuza ‘bir düzine’ fotoğraf geliyor mu?
Gönderen kişiyle aranızdaki ‘samimiyet ölçüsü’ hiç önemli değil!
‘Muhabbet eşiği’ düşük olsa da o “paylaşımlar” yapılacak!
“İster misin istemez misin” gibi bir teklif yok tabii ki… Telefon numaranız varsa karşı tarafta, yeterli. Paylaşmak istediğini ‘vakitsizce’ gönderebilir, istediğini yollayabilme özgürlüğüne sahiptir.
Siz sofrada veya namazda ya da alışveriştesiniz; belki ateşli bir hasta başında, bir hastane ortamında ‘ding ding ding’ dökülen mesajlar tedirgin ediyor; iş yerinde bir sıkıntı mı oldu, bir yakınımızdan haber mi geldi?
Bu önemli (!) ve lüzumsuz mesajlarla boğuşurken; ne olduğunu, niye gönderildiğini anlamaya çalışırken telefonunuz çalar.
Tanımadığınız aramayı cevapladığınızda, programlanmış mekanik bir ses “İyi günler, size bir teklifimiz var” diye konuşmaya başlar. Kredi öneren bir banka için çağrı memuresidir ya da çeşitli ürünler, tarifeler sıralayan pazarlama görevlisi… Zamansızca ve ısrarla seslenmektedir.
Vaktinizin olup olmadığının, bir toplantıda bulunup bulunmadığınızın veya daha özel bir davette misiniz değil misiniz; arayan için pek önemsizdir.
İyiliksever kredi teklifini memurenin yüzüne kapatırken; mesaj kutusu kurumsal bir uyarı verir, “Değerli müşterimiz” diyerek…
Özetle The Truman Show’daki Jim Carrey’nin hayatını yaşıyoruz, başkalarının yönlendirmesiyle…
Yaşam sahnesinde ‘biçilmiş rolü’ oynayan dublör olmadığınızı söyleyebilir misiniz?
Aslında hepimiz bir camdan fanus içinde şeffaf hayat yaşamıyor muyuz? Algoritmalar bizi izliyor, nereye gittiğimizi, ne aldığımızı, kiminle buluştuğumuzu biliyor.
Bir alışveriş merkezine yaklaşırken, oradaki markaların mesajlarının telefonumuza yağıyor olması sadece bu satırları mı huzursuz ediyor?
Dahası, aranızda sohbet ettiğiniz konu ile ilgili gelen tanıtımlar sizde de bir paranoya oluşturmuyor mu?
Özel hayatımıza teklifsizce ve kabaca her taraftan müdahale olması rahatsız edici değil mi?
‘Modern hayatın’ gereği midir yaşadığımız sadece?
Bir yangın merdiveni, bir arka kapısı yok hayatın… ‘Yapay zeka’ teknolojisini yücelterek normalleştiriyorlar.
WhatsApp’tan, akıllı telefonlardan gün içinde sürekli taciz altındayız.
Bütün bir millet aslında ‘ortak aile’ gibiyiz.
Hepimiz, fikrimiz sorulmadan hayatımızı kuşatmış, tahrip gücü yüksek mesaj bombardımanı altında yaralanıp duruyoruz.
Benzer serzenişler ile ilgili devletin zaman zaman aldığı bazı tedbirleri firmaların, markaların aşmadaki mahareti yüzünden tedavimiz bulunmuyor yazık ki…