Hayat semboller üzerinden yürür

Abone Ol

Sembollerin kuşattığı mana ile pratiğe dökülen arasında zaman zaman farklılıklar olsa da hayat semboller ve senin sembolleştirdiğin şeyler üzerinden yürür.

Tarih, sadece yaşanmış ve bitmiş bir hikâyeler manzumesi değildir. Bugünden bakan iyi bir göz için tarih, şimdiki zaman ve gelecek yolculuğunda yön ve hedef tayin etmesini kolaylaştıran vasıtadır. Tarihe fert ve cemiyet olarak damgasını vurmuş, hafızalara nakşedilmiş müspet veya menfi hadiselerin, seyir defterinde kaydı düşülmüş şeylerdir semboller.

Özelde devletlerarası politik çekişmelerde, ama genel olarak kültürel ve günlük hayatın akışına etki edebilecek her durumda üzerine atıf yapılan bir sembol görebilirsiniz dikkatlice baktığınızda.

Her medeniyet kendi hayat nizamını, kültürünü, estetiğini, sanatını ve yaşam tarzını dayadığı bir dünya görüşüne mensuptur. Bir şeyin sembol oluşu, kendi özel hikâyesiyle birlikte hayat bulduğu medeniyetin temsil ettiği dünya görüşünü yansıtır diyebiliriz. Çünkü sembol olabilmesi için ortak bir hafızaya hitap etmesi gerekir ve bu ortaklık en asgari seviyede ortak geçmiş, ortak inanç, ortak duygu ve kültüre ait insanları içine almaktadır.

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in Miraç Kandili’nde Mescid-i Aksa’da cuma hutbesi irat ederek cuma namazını kıldırması, hem Siyonistlere hem de tüm dünyaya verdiği sembolik bir mesajdı mesela.

Veya şimdilerde İngilizlerin sinelerinde çok büyük yara açan Abdülhamid Han’a duydukları öfkenin tezahürü olarak ısrarla dillerine doladıkları Yıldız Sarayı bahçesinde bulunan Büyük Mabeyn Köşkü’nün bir süre önce Cumhurbaşkanlığı’na tahsis edilmesi de sembolik olarak güzel mesajlar içermektedir.

Amerika ve İsrail adına darbe ve devrim (!) pazarlayan para babası Soros’un Gezi hadiselerine verdiği destek de egemen güçlerin “Sen tarihi misyonunu hatırlamaya başlarsan, ben de 31 Mart Ayaklanması’nın başladığı yerden yeni bir ayaklanma başlatırım” demenin sembolik ifadesiydi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ısrarla “Dünya 5’ten büyük” söylemini dile getirmesi, İslâm-Osmanlı karşıtı güçlerin dünyayı rahat sömürebilmek için kurdukları düzene, bu toprakların yetiştirdiği bir siyasetçinin karşı duruşu ve bu durumdan rahatsızlık duyan ülkeleri harekete geçirme çabası da tarihi arka planıyla beraber sembolik ve önemli bir mesele aslında.

Mevcut dünya düzenini kendi çıkarları doğrultusunda sürdürmek isteyen egemen güçlerin çarkına sokulmak istenen çomaktır bu adım. Bu çıkışları “Sizin düzeniniz doğru değil, adil değil ve biz bu düzende yer almak istemiyoruz” demenin ifadesi olarak değerlendiriyor ve dünyada yaşanan sorunların asıl kaynağının mevcut dünya düzeni olduğunu tekrar ediyoruz.

Bir şeyi sembolleştirmek onu kitlelere sirayet ettirmenin de bir çeşit yoludur. Kadim medeniyetlerden günümüze gelen söz ve eserlerin birçoğu, görünenden çok görünmeyen tarafıyla etkileyicidir. Politik mücadelenin yanında kültür emperyalizminin gereği olarak hayat tarzımızı değiştirmemizden mülhem günlük hayatın akışında tesirini gösterir. Bu yüzden hayatımızın içinde, siyasi ve günlük hayatımızın içinde attığımız adımların hangi manalara geldiğinin idraki içinde bir hayat sürdürmemiz, kendi şahsiyetimizi bize ait inanç ve sembollerimiz üzerine inşa edebilmemiz için zorunluluktur.