Hayal ettiğim ülke bu değil yeah” modunda paylaşımlarınızı görüyorum. Bir ülkeye bakıyorum, bir de size. Kafanızın taa içine hatta. Hayallerinizi görmek umuduyla. Tostoparlak bir şey görüyorum karşımda. Bildiğiniz kafa işte. İçi boş mu dolu mu bilemem. Hayallerinizi de göremem biliyorum. Siz de benimkileri göremezsiniz, hem hiç göremediniz ki.
Benim de hayal ettiğim ülke bu değildi. O kadar küçük hayallerim yok benim. Hatta öteki de değildi. Yani sizin çok sevdiğiniz, üzerinde tepindiğiniz, yere göre sığdıramadığınız saltanatınızın olduğu ülke de değildi. Kim öyle bir ülkeyle hayallerini sınırlandırabilir ki?
Başını örttüğü için okullara alınmayan kızların yaşadığı cahil bir ülkede kim yaşamak ister? Sağ-sol fark etmeden eli kalem tutanların en az bir kez düşüncelerinden dolayı hapis yattığı bir ülkede yaşamayı sevmiş miydiniz yoksa siz? Faili meçhuller, her gün gelen ölüm haberleri, askeri darbelerle bilmem kaç yıl geriye giden ülkeniz, tam da hayalinizdeki gibi miydi?
80’lerde çocuk olan ben, 90’larda genç olduğumda hiç de yaşanacak bir ülkede olmadığımı biliyordum. Nasıl bir ülkede yaşayacağıma dair kafamda bir hayal bile yoktu. Ülkenin bir köşesine sıkışmış safralar gibiyken, tam da bunun için yaratıldığımızı düşünecek gaflete bile düşmüşlüğümüz var. Hayal bile yoktu ki, içinde ülke nasıl olsun? Sizin hayalleriniz var en azından. Hayal diye yutturduklarınız veya.
Yağ kuyrukları, tüp kuyrukları, hastane kuyrukları, ilaç kuyrukları hiç bana göre değildi. İyi ki çocuktum o zamanlar veya sorumluluk alma yaşına henüz gelmemiş bir genç. Hayallerimi süsleyen bunlar değildi zira. Bir evin en az iki araba alma kapasitesine geldiği şu günlerde, İstanbul trafiğindeki kuyruk bile beni çıldırtmaya yetiyor. O kadar vaktim yok benim. Hayal ettiğim yollar bunlar değil. Ama arabasız günlerim de tatlı bir anı olarak hayallerimde dolaşmıyor doğrusu.
Her ırktan veya ulustan insanların kendi dilini özgürce konuştuğu ülkeyi o kadar da şey etmeyin bence. Irktan dediysem, Kürtleri kastettiğimi anladınız siz. Şakır şakır İngilizce konuştukça gelişirdik zamanında bilirsiniz. Hala da öyle. Şimdiye kadar gelişemediysek suç bizim değil. Yanlış dile yüklenmişliğimizden olabilir. Yine de Fransızca ’da uzman olduğumuz bir ülke hayal etmedim ben. Hayalimdeki dil de bu değil.
Lisan kısmını es geçelim iyisi mi? Bir lisan bir insandır bana göre de. Kürtçe, Türkçe, Arapça, İngilizce fark etmez. Hayalimdeki ülkede hepsini konuşabilsek keşke. Yeter ki yasaklar olmasın, gerisini biz hallederiz. Fakat sizin hayallerinizi niçin bu düşler süslemez azizim?
Her istediğinizi yaparken, hatta yapmak için tüm imkânlar sizin için seferber olmuşken, diktatöre yeterince sövemiyorsunuz diye hayıflanmanızı anlıyorum. Üstelik hiçbir diktatöre bu kadar laf edildiğine şahit olmamışken. “Hiç özgür değiliz canım” diyerekten yakarışlarınız da bir hoş. Neyi yapamadığınızı sorsak, kem kümden başka laf çıkmaz ağzınızdan. Yine de böyle bir ülkeyi ben de hayal etmemiştim.
Ülkesini sevmeyen bu kadar insanın bir arada yaşadığı bir ülke, hayallerimi süslemedi hiç. Ülkesini şikâyet etmek için her bahaneye sarılan 100 akademisyenle aynı havayı soluyor olmak bile işkence. #OccupyTurkey hashtaginizi kasarken siz, hepimizin yaşayabileceği ülke için kafa yoran yine biz. Çare yok, şikâyet yok, hayalimizdeki ülkeyi kurmak için çalışmaktan başka yapacak bir şeyimiz de yok, bunu böyle bilesiniz.