Han Şeyhun’da bomba sesiyle uyandı çocuklar ve tekrar gözlerini yumdular!

Abone Ol

Çok iş vardı o gün Han Şeyhun’da…

Güneş yeni doğmuştu. Kiraz bahçeleri çapalanacak, zeytinliklerdeki yabani otlar biçilip malçlanacaktı. Ekmek lazımdı.

Toprağı bereketliydi Han Şeyhun’un. Suriye’nin en verimli arazilerinin bulunduğu bölgedeydi.

Güneş yeni doğmuştu o gün ve ekmek peşinde her zamankinden daha çok koşulacaktı.

Olmadı…

Halkından 300.000 kişiyi katleden Esed rejiminin yeni hedefiydi bereketli belde. Ne varil bombasıyla ne roketle geldi bu sefer Esed. Sarin gazı attı masum sivillerin üzerine. Bomba sesiyle uyandı çocuklar. Uyandılar ve tekrar gözlerini yumdular cennete doğru yola çıkmak üzere.

Kimyasal saldırıyla ecelinin geldiğini tüm dünyaya ilan etti Esed.

Halep’ten zorla tahliye edilen sivillerin de sığındığı İdlib cami duvarıdır ve kimyasal silah kırmızı çizgi.

Daha bir hafta önce Esed’in görevde kalmasının kendilerince bir mahzur teşkil etmediğini söyleyen Trump yönetimi, bu saldırıdan sonra görüşünü değiştirdi ve kırmızı çizginin aşıldığından, Esed’in gönderilmesi gerektiğinden bahsetmeye başladı. Opsiyonlar arasında askeri müdahale de dahil olmak üzere güvenli bölgeler ihdas edilmesi de var.

Şimdi sormanın tam da zamanıdır: “Ey ABD, yıllardır söyleyip durduğumuz Esed’in gönderilmesi ve güvenli bölgeler oluşturarak masum sivillerin korunması gerektiği tezimize gelmen için onlarca kadının, çocuğun gazla öldürülmesi mi gerekiyordu?”

Ve ey Rusya!.. Sarin gazıyla sinir sistemi felç olmuş çocukların çırpınarak ölmelerinin hesabını nasıl vermeyi düşünüyorsun?

Ve ey İran!.. Ne çok kirlendi elin. Şunu bil, bebek kanını abdest suyu temizleyemez.

Ve ey ülkemizdeki Esed destekçileri!.. Bu apaçık zulmü lanetlemek yerine dalga geçerek karartmaya çalışan alçaklar!..  Size söyleyecek çok şey var ama sadece bir cümle, zira yer dar. Zalimin dini, milliyeti, mezhebi olmaz ve bombalara pasaport sorulmaz!..