Onlar bir davaya inandıkları ve takdiri yalnız ve ancak Allah’tan bekledikleri için başardılar.
Önlerine çıkan her türlü engellemeleri bu inanç ve bu şuur ile aşıp geçtiler.
Sadece Türkiye’yi değil, dünyayı değiştirmek için yola çıkmış olmanın sabrıyla gece gündüz, dur durak bilmeden çalıştılar.
Ve onlar reklam şirketlerinin telkinleriyle havuz başında kampanya hazırlayanların karşısına, dereyi geçerken su dolan arabalarından ilk önce seçim afişlerini kurtarabilmenin endişesiyle dikildiler.
Köy köy, dağ bayır dolaşarak, kapı kapı, sokak sokak koşturarak, başarıda tesadüflere yer olmadığını bilerek iktidarı hedeflediler.
Her seçim kampanyasında partisinin hamalı olan, her işe koşturan, eksik gedik neredeyse orayı dolduran; kahveleri, birahaneleri, çok affedersiniz genelevleri bile teker ziyaret ederek oy isteyen ve bunu yaparken de dava şuurundan zerre miskal taviz vermeyen insanlardan bahsediyorum.
Bir insanı parayla böyle çalıştıramazsınız. Parayı bulan bir insanı bu kadar çalıştıramazsınız.
Ama gelin görün ki, böyle çalışan insanlar sayesinde birileri makam mevki ve para sahibi olurken, bu vefakâr, cefakâr, çilekeş insanları unuttular; unutuldukları küçücük dükkanlarında hem rızklarını kazanmaya hem de infak yapmaya devam ediyorlar.
Ve tarih yine tekerrür etti, 2019 mahalli ve Başkanlık seçimlerinin zor geçeceği ayan beyan ortaya çıkarken bu insanlar yeniden hatırlanmaya başlandı.
Allahualem, Kabine değişikliğiyle dört Milli Görüş kökenli bakan tercihi de çetin geçeceği hesaplanan seçimlere müteallik bir yeniliktir.
Bu değişimin artarak devam edeceğini ve nihayetinde Fatih Erbakan ile taçlandırılacağını öngörmek zor ve uzak bir ihtimal gibi gelmiyor bana.
Çünkü geçtiğimiz halk oylamasında gördük ki AK Parti kadroları hakikaten bir yorgunluk ve rehavet içindeydiler.
Bu kadrolarla bu seçimlerin alınamayacağının farkında olan Cumhurbaşkanı’nın tahkimat arayış ve çalışmaları devam ediyor.
2019’da iki seçim var; muhalefet dört koldan güçlenerek geliyor, FETÖ’yü ve iç ve dış tehditleri hesaba katacak olursak vahamet gün yüzüne çıkmış oluyor.
Yani ortada bir hammaliye işi var; oturarak, koltuk kavgasıyla bu iş olmayacak.
Çalışmak, çok çalışmak, gece gündüz çalışmak, dere tepe demeden çalışmak gerekiyor.
Reis biliyor ki, bunu da parayla pulla değil, inanmış dava adamlarıyla yapabilirsiniz ancak.
‘Körler ve sağırlar birbirini ağırlar’ STK toplantılarıyla değil, Kapı kapı dolaşacak ve gerekirse – ki elbet gerekir- birahaneleri dahi tarayacak, külüstür arabalarını yeniden derelere sürecek ve seçim bayrakları ıslanmasın diye telaşla, kan ter içinde araçlarını sudan çıkarmak için çaba sarf edecek ihtiyar delikanlılarla yapabilirsiniz.
Ortada bir hammaliye işi var; sözde değil özde ‘İlk günkü aşkla’ işe sarılacak kadın kollarına, seçim sabahı çift kale maç yapmak yerine sandıkları dolaşacak gençlik kollarına ihtiyaç var.
Ve galiba bu hammaliye işi Milli Görüş kadrolarıyla kaynaşma zorunluluğunu davet ediyor.
Bunu mecbur kılıyor…