Cumhurbaşkanı Erdoğan Rusya ziyaretinden döndü.
Fotoğraf karelerine, yakın ve samimi çehreler yansıdı.
Türk-Rus ilişkileri, Türkiye halkının genel seçimde vermiş olduğu tercih üzerine rayında ilerliyor.
Halkımız, Kılıçdaroğlu yönünde bir karar alsaydı bugün bırakın böyle bir fotoğraf vermeyi; Ruslara karşı düşman, ABD’ye de koşulsuz teslim bayrağını çekmiştik.
Oysa Türkiye, güç merkezlerini dengeliyor ve ‘özne’ duruşuyla küresel çapta atılımlar yapıyor; saygı ve itibar görüyor.
Son bir haftaya bakıldığında dünyada ve yakın coğrafyada süreçlerin ne kadar hızlı ilerlediğini görmekteyiz. Tabiri caizse şöyle bir gezintiye çıkalım. Afrika ile başlayalım.
Afrika özelinde pek çok ülkede ardı ardına Fransa’ya darbe yapılırken halklar artık sömürgecilere kapıyı gösteriyor.
Afrika hem insan kaynağı hem de toprağı ve denizi bereketli bir kıta. Ve kadim kıtanın insanları, Türkleri gizli gündemleri olmadığı için çok seviyor. Bununla birlikte Çin ve Rusya da uzun dönemdir ciddi anlamda faaliyet yürütüyor.
Türkiye, Afrika’da yerli halkı destekliyor.
Türkiye Akdeniz’de Kıbrıs için mücadelesini en yüksek perdeden veriyor.
Erdoğan’ın Rusya ziyaretinde Kıbrıs yine gündem oldu.
Erdoğan “Bize çelme takmaya çalışıyorlar.” dedi.
Rusya’nın KKTC’de temsilcilik açma düşüncesiyse hâlâ geçerli bir karar olarak dikkati çekmekte. Çok uzun sürmez, hayata geçer inancı mevcut.
Türkiye’nin lehine oluşan atmosferde Suriye’ye geldiğimizde, hemen güneyimizde yer alan bölgede; Arap aşiretler, PKK-YPG’ye bayrak açtı.
Birkaç köy PKK’dan temizlendi. Araplar çocuklarını PKK’ya rehin vermekten çok rahatsız. PKK’nın sözde yönetimindeki hukuk tanımazlık, terör örgütü ile iş birliğine giren Sünni Arap kesimi bile çileden çıkardı.
Bölgede yapılan toplumsal mühendisliğin kaybedeceği, demografinin kazanacağı aşikârdı.
Yaşananlara çok anlam yüklememekle birlikte Suriye’nin kuzeyinde her şey yeni başlıyor diyebiliriz.
Ve gelelim Kerkük meselesine.
Şimdilik olaylar duruldu.
Kerkük, hiç şüphesiz kadim Türk kentidir.
Bu kadim ve kıymetli kentte, etnik ve mezhebi fay hatları mevcut.
Türkmenler, Kürtler, Araplar; Şii ve Sünni olarak bölünmüş durumda. O nedenle birbirini istemeyen ve diğerine savaş açmış çokça aynı etnisiteden grup söz konusu.
Peki Türkiye için hangisi dost, hangisi düşman?
Aslında biz kısa yolu tercih edelim ve tehdit olanın altını çizelim.
PKK ve İran lehine çalışan her grup, ülkemiz için büyük sorundur. Kerkük’e bir de buradan bakmak lazımdır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan son açıklamasında, "Kerkük’ün yapısını bozacak her eylem, Irak’ın bütünlüğünün bozulması demektir. Bu coğrafyanın huzurunun, bütünlüğünün bozulmasına izin vermeyeceğiz." dedi.
Hükûmetimiz tüm coğrafyayı izlemekte, gerek açıkça gerekse perde arkasında olaylara lüzum görüldüğü takdirde müdahale etmektedir.
Uyanık bir devlet aklı, bağımsız bir kafa yapısı, inanç dolu bir yürek ve özgür bir irade var. İşte bu bizim gerçek zenginliğimiz…
Ülke içine döndüğümüzde, gündeme bakmaksa iç karartıcı.
Muhalif kesimin bağnaz ve sıkıcı üslupları cidden bunalttı.
Bu sorunlu kesim; millî voleybolcuların Avrupa şampiyonu olması üzerinden, rakip Sırbistanlı takıma atıf yapmak yerine, ülkedeki muhafazakâr-mütedeyyin kesime Atatürk göndermeli paylaşımlarda ve nispette bulundular.
Dar kafalı olmak, gelişememek; tek sorunları!
İşte bu nedenle hiçbir zaman iktidar olamayacaklar.
Devletin yönetim kademesi Afrika’dan Kerkük’e, Soçi’den Kıbrıs’a kadar argüman geliştirirken muhalefet “kim, kime, ne dedi?” ile meşgul.
Nasipleri bu kadarmış!