Önce bir kehanet : “Trump’ın, ya ulusal güvenliği tehlikeye düşürecek bir davranışı veya parasal çıkar elde edeceği bir davranışta bulunarak bir Kongre üyesinin ‘Başkanın azledilmesi’ başvurusu yapmasına yetecek gerekçe üreteceğine kesinlikle eminim.” Bu öngörü Washington DC merkezli American University’de politik tarih profesörü olan Allan Lichtman’a ait ve seçimlerden önce Eylül ayında Washington Post’a verdiği röportajda yer alıyor.
“Nihayetinde, bu şahıs, bir yıl içinde muhtemelen ya istifa edecek veya azledilecek.” Bu sözler de New York Times köşe yazarı David Brooks’un seçimden hemen sonra kaleme aldığı yazısından.
Reuters da iki gün önce “ABD liderinin seçim kampanyasını yürüten danışmanların en az 18 kez Rus yetkiliyle görüştü.” özel haberini geçerek azil sürecini başlatacak hamleyi yaptı. Reuters bu bilginin telefon ve e-mail kayıtlarına dayandığını söylüyor.
Ana akım medyaya dahil bu medya organları ABD’nin esas yöneticilerinin emrinde faaliyet gösteriyorlar. Adına ister “Gerçek iktidar sahipleri” ister “ABD derin devleti“ veya “Rejim bekçileri” diyelim, bu gizli güç, başta savunma sanayiinde faaliyet gösteren şirketler olmak üzere dev karteller ve farklı çıkar gruplarının temsilcilerinden oluşuyor.
Bir de gerek Kongre gerekse bu gizli yapı üzerinde büyük etki sahibi olan ve asıl amacı İsrail’in güvenliğini temin etmek olan lobi kuruluşu AIPAC var. AIPAC’ın etkinliğini anti Siyonist Musevi yazar İsrael Shamir’in ifadelerinden okuyalım: “Jimmy Carter ve George Bush’un ikinci başkanlık dönemlerini engellemede başarılı oldular. AIPAC’a biat etmeyen ve onun onayını almayan kimsenin Senato veya Kongre’ye seçilemeyeceğini söylediler. Eğer buna karşı çıkarsanız veya onların sürece müdahil olduğunu fark ederseniz, size Yahudi karşıtı yaftasını yapıştırıp toplumdan aforoz edebilirler.”
ABD’nin gerçek iktidar sahipleri, seçilmemesi için büyük gayret sarf ettikleri ama başaramadıkları Trump’ı en kısa sürede göndermekte kararlı görünüyor.
Peki gerçek sebep ne?..
Buldukları gerekçe gayet komik. Rusya iddia edildiği gibi ABD kamuoyunu yönlendirecek medya kuruluşlarına sahip değil, başka yollardan bunu sağlayacak bir gücü de yok.
Tabii ki esas sebep bu değil.
Gerçeği yakalayabilmek için Trump’ın seçimin hemen akabinde ettiği “ABD’nin
Dünya çapında hükümetleri devirme çabasından vaz geçeceğiz. Artık başka ülkelerin rejim değişikliğine gidilmeyecek” ve “Hazinenin boş kasasından, vergi mükelleflerini borçlandırarak maliyeti denetim dışında olan F-35 programı için Lockheed-Martin’e 400 milyar dolar aktarmaktan vaz geçebiliriz.” sözlerine dikkat kesilmek gerekiyor.
Cumhurbaşkanımızın bu ahvalde gerçekleşen ABD ziyaretinde Trump’la yaptığı görüşme muhtemelen şu şekilde gerçekleşmiştir:
Bak güzel kardeşim yeni tanıştık iyi bir arkadaşa benziyorsun. Halimi görüyorsun, ne kadar da sana benziyor. İçeriden kuşatıldım, CIA’nin eli ümüğümde, sıktıkça sıkıyor. Sanırım aynı muameleyi bana da çekecekler. Benim “15 Temmuz” un yaklaştığını hissediyorum. Bizim Neo-Conlar cehenneme çevirdikleri bölgenizdeki ateşi körüklemekte ısrarcılar. Sen git başının çaresine bak. Bu arada bu kıskaçtan nasıl kurtulurum bana onu söyle.
Halkı arkana almaya bak ve Yüce Yaradan’a sığın Trump abi. Sana kolay gelsin, hadi bana eyvallah…
E bu konuşma için de 20 dakika çok bile…