İrfan, yaradılmışta Allah’ı görmekle mümkündür. Yaradılmışta Allah’ı gören, ona farklı bir gözle bakacaktır. Baktığı her şeyde bir mesuliyet duygusu hissedecektir. Yunus Emre bu yüzden “benim bir karıncaya ulu nazarım vardır” der, yine bu yüzden “yetmiş iki millete bir göz ile bakmayan/ şeriatta alimse de hakikatte asidir” der. Burada yetmiş iki milletle kasıt sadece ırklar, halklar değildir; canlı cansız, hayvan, bitki, tüm mahlukattır. Bu nedenle irfani geleneğe mensup ehlullahta yaradılmışa saygı görürüz.
Ehlullah, bir ağacın dibinde gölgelendiğinde, kalkıp gitmeden önce ağaca döner ve “hakkını helal et ey ağaç, dibinde gölgelendik” der. Anadolu’da çok sık görülen bir tablodur bu. Tabi artık Anadolu da irfan yuvası olmaktan çıkmak üzere… Canımız yandı çünkü ormanlarımız yandı. Elli küsur yerde aynı anda yangın çıktı. Çıkmadı, çıkarıldı. PKK terör örgütü; bebek, çocuk, polis, asker, öğretmen, doktor öldürmekle yetinmedi. Hastane, kışla, ev, barınak yıkmakla yetinmedi. Ormanları yaktı. Ağacı, böceği, çiçeği öldürdü.
Çiçeği bile öldürecek kadar aşağılık bir terör örgütü bu. Ateşin çocukları diyenler, kendilerinin cehennemlik olduklarının bilincinde değiller ama Cenab-ı Hak onlara bu ismi koydurarak esasında ahirlerini de gösteriyor. Ağaçtan helallik istenen topraklarda, ağaçları yakarak mücadele ettiğini zanneden teröristler peyda oldu. PKK, topyekün mücadele etmemiz gereken bir terör örgütü.
Bebek katili, terörist başı Abdullah Öcalan 1994’te “Halkımızın büyük bir kesimi metropoldedir, Antalya’da, İzmir’de ve İstanbul’dadır. Fakat ‘gelsin burada da büyük eylem yapsın’ diyorlar. Peki sizler orada yüz binler varsınız, bir kibrit kıvılcımı çakıp orman yakmak zor mudur?” derken PKK’nın kahpelik olarak orman yakmayı da seçtiğini açıkça itiraf ediyordu aslında. Yine Selahattin Demirtaş “sanıyor musunuz ki Bodrum Cizre’ye uzak?” derken ateşin ülkeyi yakacağını söylüyor ve hepimizi tehdit ediyordu. PKK, zalim bir örgüttür.
Zalime susan zulme ortaktır. Sırf siyasi, politik kaygılarla orman yangınından bahsederken PKK’nın adını anamayan da bu zulme ortaktır. Ancak tek problem orada değil. 50 yerde yangın varken THK Başkanı düğüne gidiyorsa ve o düğündeyken 15 yaşındaki bir çocuk yangını söndürmeye çalışırken şehit oluyorsa burada vahim sıkıntılar var demektir. Bakın, sırf bu yüzden helak bile olabiliriz.
Bu, Allah’a “bizi helak et” demektir. Göreve getirmede liyakatin olmadığının, THK başkanlığına yangın günü düğüne gidebilecek birinin getirildiğinin göstergesidir. Çuvaldızı batıralım başkalarına ama iğneyi de kendimize batırmaktan çekinmeyelim.
Düğüne giden THK Başkanı, PKK gibi alçak bir terör örgütü, yangından bile medet uman FETÖ gibi dünya tarihinin gördüğü en aşağılık terör örgütü, sırf politik kaygılardan dolayı PKK’ya laf edemeyen zavallı muhalifler var… Var ama yangını söndürmek için çabalarken şehit olan 15 yaşında da bir Şahin’imiz var. Bu memleketi 15 yaşında şehit olan Erenler, Şahinler ayakta tutuyor. Sormamız gereken soru şudur: Biz memleket olarak, devlet olarak, millet olarak şehit olan Erenlerin, Şahinlerin emanetlerine sahip çıkabiliyor muyuz? Yaşayan Erenlere, Şahinlere sahip çıkabiliyor muyuz?