Bir yetime sahip çıkma fırsatını kaçırmayalım mesela, gerisi hallolur. Ama asıl önemli olan bir yetime sahip çıkmak değil; buna niyetli olmaktır. Fırsat değerli bir ikramdır, Allah (cc) tarafından hediye edilmiştir, ince bir imtihandır. İşte bizim, fırsatlarla karşılaşmaya niyetimiz ve nasibimiz olmalı.
Niyetli olacak insan en başta, çünkü insan niyet edendir. “Varlık nedir” sorusunun cevabı da niyetle başlar. Varlık altında bir niyet olan sürecin neticesidir. Süreç tam takım dört başı mamur gerçeklemiş olsa ve ortaya çıkan netice, varlık neticesine tıpatıp benzese bile varlık değildir. Var kabul edilmez. Dört başı mamur, kusursuz bir namaz kıldığınızı düşünün. Süreçte hiç aksama olmamış ama niyet etmeyi unutmuşsunuz. Var mıdır o namaz? Niyetsiz olduğu için yoktur. Yeniden eda edilmelidir. Hâlbuki en başında niyeti olan bir namazda zammı sureyi okumayı unutursak ne olur; namaz yok kabul edilir mi? Tabii ki hayır. Vacibi unuttuğumuz için sehiv secdesi yaparız olur biter.
Niyet insanı gaflet hücresinden çıkaran en büyük sermayemiz. Dünyada niyetli olmamız lazım, çünkü niyet yoksa amel aslında olduğun yerde debelenme olacaktır. Gaflet bir yanılsama hücresidir; yaptığımız her şeyin değersiz, karşılıksız olmasına bütün emeklerimizin yok sayılmasına sebep olurken insanı yanıltan karanlık ve dar bir hücre. Bu hücrenin duvarlarını ancak niyetle kırıp hürriyete kavuşabiliriz. İlk niyet Allah’ın (cc) hediyesi fırsatları kaçırmamaya niyetlenmek ve fırsat konusunda nasipli olmak için dua etmektir.
Benim bir arkadaşım ömrüm boyunca gördüğüm en fırsat bereketlisi insanlardan biridir. Bir derdi olan, başı sıkışan, yardıma ihtiyacı olan insanlar bunun önüne düşer yolda yürürken. O yanınızdaysa bir saat bir yerde boş oturup sohbet edemezsiniz çünkü mutlaka yanına biri gelir, ya bir telefon çalar ya da bir şey olur ve bu arkadaş kalkıp meseleye dahil olur. Geçen akşam yine bu arkadaşımızla aniden ortaya çıkan iyilik fırsatlarına dahil olduğu bir maceranın içindeyken “Tek başına STK gibisin” diye takıldım “Ben buna niyet ediyorum abi, bunun için dua ediyorum” dedi. “Nasıl ya” diye sordum; “Allah (cc) önüne bir iyilik fırsatı, bir yetim, bir savaş, mesela bir 15 Temmuz fırsatı çıkarmıyorsa, dünyadan toplayıp ahirete götürecek nasibin yok demektir. En çok bundan korkarım abi ben.” dedi. Kendi ağabeyini örnek gösterdi sonra ve şöyle anlattı:
“Bak buna mesela; ikimiz de 15 Temmuz’da sokaktaydık. Evlerimiz havaalanına yakın ya; ikimiz de oraya gitmiştik. Ben Allah (cc) rızası için oradaydım çünkü Hakk’ın yanında durmaya niyetim vardı; bu, ‘Ne oluyor acaba’ diye buraya geldi çünkü bunun niyeti başkaydı. Baktı ki işler karışıyor beni bıraktı kaçmaya başladı koşarken düşünce hafifi bir yara aldı. İlk günler ‘15 Temmuz gazisiyim ben’ diye dolaşıyordu. Niyeti vatan, bayrak ve Allah (cc) rızası olmadığı için o havası esti geçti. Şimdi yabancı gazetecilere ‘Türkiye’de diktatör az daha bütün halkı öldürecekti’ diye anlatmak için fırsat kolluyor ama İngilizce bilmiyor. Allah (cc) uyuz verip tırnak vermeyince Bağcılar’da evde anneni, bananı Erdoğan’a oy verdi diye tırmalarsın işte.”
Mekân aynı, aile aynı, an aynı, durum aynı yaşları hemen hemen aynı ama bunlardan biri fırsatı kaçırıyor. Güzel güzel ölüp gideceğiz inşallah, hakkın yanında durma fırsatını kaçırmayalım gerisi hallolur…