Başkomutan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Meydanlara çıkın” emrinden sonra ölümüne yüz binler su olup sokaklara akmış, 250’si canını, yüzlercesi kolunu, bacağını, ayağını vererek bu toprakların namusuna kast eden hain FETÖ’cüleri ve ağababalarını 15 Temmuz gecesi paçavraya döndürmüştü.
Tarihte eşine az rastlanan bu fedakarlığı rakamlara vurduğumuzda hakkını yeterince veremiyoruz. Gelin o aziz şehitlerin birkaçının hayatına köşemiz el verdiği kadarıyla mercek tutalım.
28 Şubat sürecinde FETÖ’nün kumpasıyla 16 yaşında cezaevine giren, yaklaşık 10 yıl hapishanede kaldıktan sonra serbest bırakılan Halil Kantarcı, küskünlük ve kırgınlığı bir yana bırakın, 15 Temmuz gecesi gözünü kırpmadan meydanlara ilk inenlerden birisiydi. Hayatından 10 yılını çalan FETÖ’cülere karşı direnirken boynuna isabet eden kurşunla şehit oldu. “Eşimi ve çocuklarımı ümmete emanet ediyorum” sözüyle son nefesini verdi. Şehit Halil’in en büyük arzusu,FETÖ’nün kumpasıyla 26 yıldır zindanlarda haksız yere alıkonulan 28 Şubat mağduru yüzlerce mahkûma yeniden adil yargılanma hakkının verilmesiydi.
Çobanlıktan Özel Kuvvetler’e uzanan şeref dolu bir hayatı şehadetle taçlandıran Ömer Halisdemir yaşamı boyunca Irak, Suriye gibi tehlikeli bölgelerde zorlu görevlere talip olmuş, defalarca ölümle burun buruna gelmişti. Ne zaman silah arkadaşlarından biri vurulsa yanındakilere “Ben de şehit olacağım” dermiş. Bu kutlu arzusuna komutanı Zekai Aksakallı’nın “FETÖ’cü Semih Terzi’yi vur” emrinden sonra gözünü kırpmadan ölümün üzerine yürüdüğü, FETÖ’cü komutanı göğsünden vurarak darbenin seyrini değiştirdiği 16 Temmuz’da bedenine isabet eden 30 hain kurşunla ulaştı.
Belediye Başkanlığı yıllarında Erdoğan’a danışmanlık yapan, AK Parti’nin kurulmasıyla partinin tanıtım işlerini üstlenen, tarihi seçim zaferlerinde hazırladığı reklamların büyük katkısı olan Erol Olçok, oğlu Abdullah Tayyip ile meydanlara ilk inenlerdendi. Makamın kibrine, paranın rengine kananlardan değil, lideri Erdoğan’ın yolunda oğlu ile şehadeti tercih eden örnek bir şahsiyetti.
15 Temmuz şehitlerinin hayatlarına baktığınızda tevazu, vakar, ihlas, cesaret her türlü güzel hasletle donanmış örnek şahsiyetler görüyorsunuz. Ve bir daha anlıyorsunuz ki şehadet tesadüf değil, bilakis şehit gibi yaşayanların nasibiymiş. Rabbim her birini cennetiyle kucaklasın, merhametiyle muamele etsin.
Bizlere düşen ise canları pahasına emanet bıraktıkları değerlere, ideallere sonuna kadar sahip çıkmaktır. FETÖ ile mücadele kararlılıkla sürerken vicdanlarımızı yaralayan olaylar da yaşanmıyor değil. 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nde uzun namlulu silahlar ve tanklarla saatlerce millete ateş edildiği, 34’ünün şehit edildiği Köprü davasında 44 asker serbest bırakıldı. Bunlardan çok azı çatışmalardan önce polise teslim olurken, çoğunluğu sabaha kadar silahlarıyla köprüde bulundu. Ellerindeki silahla “vur” emrini veren komutanlarına ve milleti tarayan diğer askerlere engel olmayan her asker de ağırlaştırılmış müebbet ile cezalandırılmalıdır. Zira Ömer Halisdemirler’in kahraman olduğu ülkede hainlerin emrini dinleyerek millete kurşun sıkan, göz yumanlar da haindir!