27 Nisan 1941’de Erzurum’da doğan Fetullah Gülen, henüz gençlik zamanlarında camilerde vaazlar vermeye başladı. Askerliğinin ardından önce Erzurum’a, oradan da Edirne’ye dönen Gülen, burada verdiği vaazlar ile kısa sürede popüler bir isim haline geldi. Daha sonra bir süre yasaklı hale gelen Gülen, Edirne’den Kırklareli’ne kaçarak buradaki camilerde vaizlik yapmaya başladı.
1963-66 yılları arasında Edirne ve Kırklareli camilerinde yaptığı konuşmalar ile muhafazakâr kesim içerisinde daha fazla görünür hale gelen Gülen, bu sürede Nurcularla yakın temasa da geçti. Nurcuların toplumdaki etkisi üzerinden çevre- sini genişleten ve daha fazla kitleye hitap etmeye başlayan Gülen, bu süreçte Nurcularla arasına mesafe koymaya başladı.
NURCULARLA YOLU AYIRDI
Yeni Asya Gazetesi’nin kurucusu merhum Mehmet Kutlular, o süreci medyaya yansıyan şekilde şu sözlerle anlatmıştı: Kimisi “Hz. İsa”, kimisi “Mehdi” kimisi de “Kahtani” diyordu. Kendi adına medreseler açıyordu. Biz kendisine tavır koyduk. Kendi yolunu çizdi ama bizim cemaatimizden fazla adam alamadı.”
DARBELERDE YARA ALMAYAN DİNDAR!
70’li yılların başında örgütlenmeye hız veren Gülen, spordan siyasete birçok ünlü isimle dirsek teması kurdu. Din eğitimi kisvesi altında, kendi ideolojik ve siyasi hedeflerini aşılayan Gülen, dindarların yoğun baskı gördüğü 71 ve 80 darbe süreçlerinde ciddi bir kovuşturmaya tabi tutulmadı. 1979 yılında yayına başlayan ve oldukça manidar bir ismi olan “Sızıntı” dergisine başyazılar yazan Gülen, 1980 darbesine övgüler sıraladı. 80 darbesinin ardından hızla büyüyen ve siyaseti etkileyecek kadar hızlı bir yayılma gösteren Gülen örgütü, medyada daha sık yer almaya başladı.
HİMMET BANKASI!
Örgüt; eğitim kurumları, medya organları, dernekler ve iş dünyası gibi farklı sektörlerde etkinlik gösterdi. Bu dönemde bir de banka kuran FETÖ’nün, devlete sızma sürecinde en çok dikkat çeken yöntemlerinden biri, “himmet” adı verilen mali katkı sistemiydi. Örgüt mensupları, himmet adı altında gönüllü bağışlar yaparak örgütün finansal gücünü artırdı. Bu kaynaklar, örgütün faaliyetlerini finanse etmek ve sadık takipçilerini maddi açıdan desteklemek için kullanıldı.
HÜCRE TİPİ ÖRGÜTLENME
Bu süreçte örgüt mensupları arasında, güçlü bir hiyerarşi ve bağlılık ağı oluşturuldu. Şehir şehir, mahalle mahalle, sokak sokak hatta ev ev hücre tipi örgütlenmeye gidildi. Her evin, her sokağın, her mahallenin, her şehrin bağlı olduğu “İmam” dedikleri bir elebaşısı vardı. Ve bu elebaşları, sözde “Kainat imamı” Gülen’e silsile halinde bağlıydı.
TEDBİR, TEDBİR, TEDBİR!
90’lı yıllarda sık sık, “Devlete sızma” kavramı üzerinden tartışma konusu olan örgüt, tüm gözlerin üzerinde olduğu dönemlerde bile bu stratejiden vazgeçmedi. “Tedbir” adı verilen uygulama ile “içki içtiren, başörtülü kadınlara başını açtıran” Gülen, özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri, emniyet teşkilatı, yargı sistemi ve kamu kurumlarını hedef aldı.
HEDEF: ADLİYE VE MÜLKİYE
Bu süreçte FETÖ mensupları; sınavlarda kopya skandalları, yolsuzluklar ve usulsüzlükler gibi illegal yöntemleri kullanarak avantaj elde etti. Gülen, 1999’da ifşa olan eski bir videosunda, stratejisini şu sözlerle ifade ediyordu: “Adliye’de, Mülkiye’de veya başka bir hayati müessesede bizim arkadaşlarımızın mevcudiyeti; öyle ferdi mecburiyetler şeklinde ele alınıp değerlendirilmemelidir.” Gülen, bu konuşmayı yaptıktan sonra, “Sivrilirsek sonumuz olur” diyerek militanlarını, “Kavgadan uzak durun” şeklinde uyarmayı da ihmal etmemişti.
ABD'YE FİRAR
1999 yılı haziran ayında, ulusal televizyon kanallarında yayınlanan bazı video görüntülerde Gülen’in, Türkiye’deki laik düzen yerine şeriata dayalı bir İslâm devleti kurmak için taraftarlarını teşvik ettiğinin ortaya çıkmasının üzerine hakkında soruşturma başlatıldı. Soruşturmanın başlatıldığı gün sağlık sorunlarını bahane eden Gülen, Amerika Birleşik Devletleri’ne giderek Pensilvanya eyaletindeki Saylorsburg kasabasına yerleşti. ABD’ye kaçsa da Türkiye’de kurduğu yapılanma üzerinden büyümeyi sürdüren ve küresel bir istihbarat örgütü haline gelen FETÖ, özellikle emniyet ve yargıdaki militanları üzerinden Türk Silahlı Kuvvetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatına operasyon çekmeye başladı. 12 Haziran 2007’de Ümraniye’de bir gecekonduda, 27 adet el bombasının bulunması üzerine Ergenekon ve 20 Ekim 2008’de de Balyoz süreci başladı. Davalarda, TSK’nın birçok kilit ismi görevinden uzaklaştırıldı.
FİDAN ÜZERİNDEN ERDOĞAN'A KISKAÇ!
Boşalan yerlere kendi militanlarını yerleştiren örgüt, 2012 yılından sonra AK Parti’yi hedefe koymaya başladı. 7 Şubat 2012’de dönemin MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı ifadeye çağıran emniyet ve yargıdaki FETÖ yapılanması, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a takıldı. Gireceği ameliyatı erteleyen Erdoğan’dan talimat alan Fidan, ifade vermeye gitmedi. MİT Başkanı Fidan’a yönelik bu hamle, “Örgütün hükümete karşı açıktan giriştiği ilk operasyon” olarak kayıtlara geçti.
17/25 MİLAT OLDU
Fidan üzerinden Erdoğan’ı sıkıştıramayan Gülen Örgütü, tarihe 17/25 kumpası olarak geçen sözde yolsuzluk operasyonlarını düzenledi. 2013 yılında gerçekleştirilen kumpas sürecinde, montaj tapelerle kamuoyunda algı oluşturmaya çalışan örgüt, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulundaki yapının değişmesiyle birlikte çözülme sürecine girdi.
MİLLET DİRENİYOR
İstanbul'da Boğaziçi Köprüsü’nün kapatılmasıyla ve Beylerbeyi semtinde yaşanan çatışmalarla herkesin haberdar olduğu darbe girişimi, tarihte
eşi görülmemiş bir direnişi de beraberinde getirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gece yarısı, “Milletimi meydanlara davet ediyorum” çağrısının ardından bayraklarla sokağa inen halk, FETÖ’cülerin kurşunlarına rağmen geri adım atmadı. Yaklaşık 24 saatte bastırılan darbe girişiminde asker-sivil 253 kişi şehit oldu. Darbenin bastırılmasının ardından meydanları terk etmeyen halk, yaklaşık bir ay boyunca 81 ilin tamamında yedi gün 24 saat Demokrasi Nöbeti tuttu.
ÖRGÜT TÜMÜYLE İFŞA OLUYOR
Bu dönemde “Paralel Devlet Yapılanması-PDY” olarak tanımlanan Gülen Örgütü, ilerleyen süreçte Fetullahçı Terör Örgütü yani kamuoyunda yaygın bilinen adıyla ‘FETÖ’ olarak tanımlandı. Bu süreçte örgüt içi mesajlaşma uygulaması Bylock’un deşifre olmasıyla, terör örgütünün 40 yıl boyunca, küçük yaşlarda temas ettiği binlerce kişiyi adeta mankurtlaştırdığı bu militanlardan oluşturduğu yapı; geniş kapsamlı bir şekilde ifşa oldu.
CÜBBE İLE DARBE MESAJI
Örgüt, PDY davaları karşısında çözülmeyi durduramayınca darbe planı yapmaya başladı. Elebaşı Gülen’in, Mart 2016’da yaptığı ve kendi web sitesinde yayınladığı bir videoda hâkî renk cübbe giymesi, örgütün TSK içindeki yapılanmasına mesaj olarak değerlendirildi.
DARBE SAATİ ÖNE ÇEKİLDİ
O yıl yapılacak Yüksek Askeri Şûra’da tamamıyla tasfiye olacağını düşünen terör örgütü, 16 Temmuz 2016 gecesi saat 03.00’da darbe planı yaptı. İhanet girişimine saatler kala helikopter pilotu bir binbaşı, MİT Başkanlığına giderek FETÖ’cülerin Müsteşar Fidan’ı alıkoymayı planladığını ihbar etti. Fidan ve dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın temas kurması, örgütün planlarını değiştirdi. Darbe girişimini yöneten FETÖ’cülerin onayıyla 16 Temmuz 03.00’da başlaması planlanan darbe girişimi, 15 Temmuz saat 20.30’a çekildi.