Ankara ve Trablus arasında imzalanan askeri işbirliği anlaşmasının ardından Türkiye, uluslararası toplum tarafından meşru hükümet olarak tanınan Fayiz es-Serrac başkanlığındaki Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH)’nin talebi üzerine Libya’ya asker göndermeye hazırlanıyor.
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi TBMM Başkanlığı’na gönderildi ve Meclis Başkanı Mustafa Şentop tezkere görüşmeleri için TBMM Genel Kurulu’nu 2 Ocak Perşembe (yarın) günü toplantıya çağırdı.
“Türk askerinin Libya çöllerinde ne işi var?” diyen CHP tezkereye hayır oyu vereceğini açıkladı.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Arap düşmanlığı” üzerine kurguladığı ve “Türk askeri Libyalılar için can vermeye gidiyor” algısı oluşturmayı hedefleyen politika tamamen mugâlataya dayanıyor.
Türkiye Suriye’ye düzenlediği üç askeri harekâtı da ülkemizin toprak bütünlüğü ve milli güvenliği için gerçekleştirmişken CHP yine Esed rejimine ve PKK/YPG’ye destek anlamına gelen benzer bir propagandaya başvurmuştu.
Türkiye’nin Akdeniz’deki haklarını korumak için Libya’yla yaptığı deniz yetki alanlarının sınırlandırılması mutabakatını onaylayıp Trablus hükümetine darbe yapılmasını engellemek amacıyla asker gönderilmesine karşı çıkmak mutabakata verilen onayın “göstermelik” olduğuna delalet eder.
Çünkü Libya’yla yapılan anlaşmanın geçerli ve kalıcı olabilmesi, Akdeniz’de Türkiye’nin elini güçlendiren dengenin korunabilmesi için Hafter aracılığıyla yapılmak istenen darbenin önlenmesi şart.
Hafter’e bağlı güçler – Allah korusun – Trablus’u işgal etmeyi başarırsa bugün Akdeniz’de Türkiye’nin yanında yer alan Libya doğrudan karşısına, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin safına geçecek.
Tezkereye hayır diyenlerin istedikleri buysa kıvırmadan ve başka bahaneler ileri sürmeden çıkıp açıkça söylesinler.
Çünkü “Türkiye Libya’ya asker göndermeden de Doğu Akdeniz’deki çıkarlarını koruyabilir” demenin hiçbir anlamı yok.
Evet, belki koruyabilir.
Fakat bedeli çok ama çok daha ağır olur.
Bu basit gerçeği dahi göremiyorlar mı?
Kim ne derse desin, tezkereyi reddetmek Doğu Akdeniz’de Türkiye ve KKTC’ye karşı Yunanistan’ı ve GKRK’yı desteklemektir.
Niyetler farklı olsa bile aynı sonuca yol açıyorsa hainlik ve ahmaklık arasında pek bir fark yoktur.
CHP’de Türkiye’nin milli güvenliğinin ve çıkarlarının aleyhine olsa dahi ideolojik sebeplerle Hafter’i destekleyenler, “seküler” ve “makul” bulanlar olduğunu biliyoruz.
AK Parti’ye ve Erdoğan’a karşı duydukları kin ve haset sebebiyle Türkiye’nin kaybetmesini yürekten arzu edenlerin varlığı da sır değil.
Kırk yıllık planları bir gecede çöktüğü için Türk halkından intikam almak isteyen FETÖ’nün ve güvenlik güçlerimizden darbe üstüne darbe yiyen PKK yandaşlarının küçük-büyük her konuda Türkiye aleyhine tavır almalarında şaşılacak bir durum yok.
El birliğiyle Türkiye’nin aleyhine çalışıyorlar.
Beşşar el-Esed’in, Abdülfettah es-Sisi’nin, Halife Hafter’in, Yunanistan’ın, GKRK’nın kazanmasını istiyorlar.
Fakat bunu açıkça ifade etmek yerine Türkiye’nin Libya’daki müttefiki UMH’ye askeri destek vermesini engellemek amacıyla çeşitli bahaneler uydurup bin dereden su getiriyorlar.
Başarılı olurlarsa Türkiye’nin kaybedeceğini de çok iyi biliyorlar.