Kadir Sağlam 18 yaşında üniversite birinci sınıf öğrencisi. Kadir, zihninde dünyanın en kıymetli bilgisini taşıyor. O bir hafız. Hafızlığa da ilkokula gitmeden önce başlamış. İki yılda hafızlığını tamamlayan Kadir ile bir ‘çocuk hafızın’ dünyasına girmeye çalıştık. Kadir’i de, kutlu çabasını da çok sevdik. Siz de sevin.
Kadir’ciğim, Kur’an öğrendin ve bu süreç dünyanı süsledi, zenginleştirdi, hayatını bereketlendirdi. Kur’an ezberlemek dışarıdan bakıldığında çok zor görünüyor. Bu zorluğu aşmış birisi olarak neler söylemek istersin?
Evet, doğrusu beni ferahlandırdı. Kur’an kursunda aldığım eğitim, sevgi, saygı, her alanda beni ferahlattı. En başta korkuyordum. Sonra baktım, hocalarımızın yardımlarıyla korkulacak bir şey olmadığını gördüm. Tabii insan en başta düşünüyor. Bu kadar sayfa, 600 küsur hem de nasıl olacak diye düşünüyor. Aslında herkes başta böyle düşünüyor; ama sonra Allah yardım ediyor. Hocalar da öğretme tekniğini biliyorlar zaten, sen de devamlı onunla meşgul olunca oluyor yani. Allah’ın yardımıyla güzel bir şekilde ezberledim. Kolay yani, sanıldığı kadar zor değil, tekniğini bilmek lazım.
Teknik deyince yani, bir sûreyi ezberlerken nasıl bir teknik kullanıyorsunuz? Ezberlemenin nasıl bir tekniği var?
Siz de bilirsiniz herhalde Kur’an’da 30 cüz var, her cüz 20 sayfadan ibaret. İlk başladığınızda önce yüzünü okuyoruz. Yüzünü iyice ilerlettikten sonra, belli kısa sûrelerden sonra, yâsin, tebâreke, amme cüzü… Ondan sonra her cüzün son sayfası. Önce birer sayfa. Her cüzün son sayfası 30 günde bitiyor. Ondan sona ikinci sayfa, daha önce ezberlediğiniz sayfayı hatırlayarak. İkisini beraber veriyorsunuz, buna ‘ikili gitme’ deniliyor. Sonra zekânıza göre, 2’den 4, dörtten 6… 7, 8, 9, 20… Yirmiye geldiğiniz zaman hafızlık bitiyor. Bazı arkadaşlarım da sondan başa doğru ezberlediler. Son sayfadan başlamanın da diğer sayfayı tekrar etme avantajı oluyor. Öbür türlü baştan sona doğru gitse, Kur’an’ı ezberleyene kadar bir sene geçiyor zaten, öndekini çoktan unutmuş olursun.
Kur’an-ı Kerim ezberlemek normal bir metin ezberlemekten çok farklı mı?
Türkçe’nin ezberlenmesinin akılda kalması biraz farklıdır bana göre. Çünkü ikisini de ezberledim, biliyorum. Kur’an-ı Kerim’de ayetler bir seri halinde, birbiriyle bağlantılı olduğu için ezberlemek daha kolay. İlk başta da söylediğim gibi Allah bir kolaylık veriyor zaten. Mesela ben Türkçe şiir ezberledim ama “metin” ezberleyemedim hiç.
Çok zor yani…
Bir arkadaşım vardı. Yatakta uyurken sallana sallana Kur’an ezberliyordu. Akşamleyin ham olan dersi düşünmekten sabaha kadar rüyasında bile okuyarak işliyor. Ben de zaman zaman böyle rüyamda Kur’an okuyormuşum, arkadaşlarım söylüyor. Kur’an ezberlenmesi mucize zaten. Allah yardım ediyor dedik ya, hiçbir dilde 600 sayfayı birden ezberlemek mümkün değil.
Kur’an ezberlerken için nasıl bir hale bürünüyor? İç dünyandan bahseder misin biraz?
Abi bir ferahlık duygusu oluyor içimde. Allah’ın Kur’an’ını ezberliyorsun, içim rahat. Bir de Kur’an’ı ezberlemeye teşvik eden ayetleri de okuyorsun, o zaman daha da istekli oluyorsun. Kur’an’ın cennetle ilgili ayetlerini okurken, müjdeli ayetlere rastlayınca yani seviniyorsun, ama azaplarla ilgili, kıyameti bildiren ayetleri okurken üzülüyorsun. Haliyle ikisi de düşündürüyor insanı. Tam olarak anlatmak da zor.
Peki günlük hayatına etkisini anlatabilir misin?
Hafızlık insanın zihnini açıyor, onu kesinlikle söyleyebilirim. Önceden hiçbir şeyi ezberleyemezken, aklımda tutamazken hafızlıktan sonra kafam açıldı. Hoca anlatıyor, benim sanki kafama işleniyor, zekâ da açılıyor hafız olunca. Mesela kör olsanız, kulak hassasiyetiniz gelişir ya, onun gibi… Hafız olduktan sonra da ezberiniz, algılamanız gelişiyor, öyle yani. Çok kolaylık oluyor, ben bu rahatlığı yaşıyorum. Telefon numaralarını akılda daha çok tutuyorum artık, okuduğum şeyler daha çok yerleşiyor kafama. Geriye dönüp baktığımda daha çok şey hatırlıyorum. Zekâmızın kapasitesini hiç kullanamadığımızı gördüm mesela. Demek ki beynimiz bir sürü şeyi depolamak için büyük bir merkez. Bunu da ancak oraya bir şey depolayınca fark ediyorsun. Tıpkı bilgisayarın hard diski gibi, önemli olan o diski çalıştırmak işte. Ben Kur’an ile beynimin fişini taktım diyorum herhalde. Sanki bütün evrenle iletişim halinde gibiyim.
Bize bir hafızın bir gününü anlatır mısın?
Sabah namazına kalkıyordum, namazdan sonra iki saat kadar yatıyordum. 8’de kahvaltı yapıyorduk, ondan sonra ders var. Aynı okuldaki gibi. 45 dakikalık dersler, ardından 15 dakikalık teneffüsler yapıyorduk. Derslerde Kur’an-ı Kerim, ilmihal, siyer, ibadet dersleri yapıyorduk. Öğle namazından sonra yemek yiyorduk. Yemekten sonra uzun bir dinlenme zamanı oluyordu. Sonra tekrar dersler başlıyordu. Hafta sonları bu aralar daha uzun oluyordu, çarşı izinleri yapıyorduk. Bazı etkinliklerimiz de oluyordu. Halı sahada futbol turnuvaları, havuza yüzmeye gidiyoruz, tenis oynuyoruz. Akşam ve yatsı namazlarından sonra 11 gibi yatıyoruz.
Peki ilk zamanlar zor oldu mu?
Evden ilk ayrıldığımda altı yaşımdaydım. O yaştaki çocuk için zor tabii. Kur’an Kursu’na ilk geldiğim zamanlar evden ayrılmanın hüznünü günlerce yaşadım. Gizli gizli ağlıyordum. Kur’an kursuna gelmek istemediğimden dolayı değil, ailemden ayrıldığım için. İlk aylar o yüzden biraz sıkıntı çekmiştim. Ama alıştıktan sonra evimden daha rahat hareket ettiğim bir yer oldu burası. İlk geldiğim zamanlar babamın resmi vardı cüzdanımda, öper ağlardım. Özlüyorsun tabi… Fakat sonra alışıyorsun, hocalar arkadaşlar teselli ediyor. Ondan sonra aileden ayrılığın, yaptığın fedakârlığın Kur’an öğrenmeye değdiğini anlıyorsun.
Kur’an’ı kaç yıllık bir zaman diliminde hıfzettin?
Benim iki sene sürdü. Benim hocam “sağlam olsun” diye fazla sayfayı birden ezberletmedi. Bir bir sayfa verdi, bir iki sayfa verdi. Ben iki senede bitirdim.
İki sene normal bir zaman mı?
Benden 6 ay daha kısa sürede bitiren arkadaşlarım oldu. Yani 14 ay gibi bir sürede bitiren arkadaşlarım var.
“Hafızlık eğitimi alıyorum, hafız olacağım” dediğin zaman insanların tepkisi nasıl oluyordu?
Hafızlık için geçirdiğim sürenin zaman kaybı olduğunu söyleyenler oldu. “Tamam iyi güzel, ama şimdi zamanı değil” gibi şeyler söyleyen insanlar oluyor. İlkokulda okurken bir arkadaşımın velisi böyle bir şey söylemişti mesela.
Hafızların bu eğitim sürecinde kendi aralarında özel bir dilleri oluşuyor mu? Kendi aranızdaki espriler, şakalar…
Orada Kur’an öğrenmek gibi ulvi bir gaye için bir araya gelmiş insanların arasındaki arkadaşlık bence hiçbir arkadaşlığa benzemiyor. Çünkü ahirete yolculuk edeceğin arkadaşlarınla berabersin orada. Tabii kendi aramızda şakalaşmalarımız, lakaplarımız oluyordu. Hocalarımıza bile lakap takıyorduk.
Türkiye’de 28 Şubat süreci yaşandı, imam hatipler kapandı, Kur’an kurslarına belli baskılar oldu. Sen bu sürecin yaşanmasının ardından hafız oldun. Bunlar nasıl bir etki yaptı sende?
Ben çocuktum tabii. Okula bile başlamamıştım. Ama hikâyeleri hala konuşuluyor, etkilerinden bahsediliyor. Babam da bu süreci yaşamış. Hatta beni o sürece tepki olarak yazdırmış kursa. Çok zor dönemler olmuş, öğrenci bulmak bile zormuş yani. Birçok Kur’an kursu kapanmış. Bunları duyunca ben açıkçası daha çok sarıldım hafızlığa.
Mesela bir eşyanı çok seviyorsun; gömlek, kitap vesaire vesaire…. Onunla aranda bir sahiplik duygusu gelişiyor. İki üç sene boyunca sürekli Kur’an’la haşır neşir olmak, onu elinden ve dilinden düşürmemek nasıl bir duygu?
Ben iki senede hafızlığımı tamamladım. Ancak şu anda bile tekrar o günleri yaşasam diyorum. Çünkü bu hiç bıkkınlık vermeyen bir süreçti. Kur’an’ı öyle bir sahipleniyorsun ki, “bu benim” diyorsun. Hayatının dengesini kuruyor ezberlediğin her ayet.
Bir hafızın ideali nedir? “Abdüssamed” olmak mı mesela?
Her hafız Abdüssamed gibi okumak ister, ama onun yolu da bellidir. O kişinin kendisine kalmış. İnsanın kendini geliştirmesine bağlı yani. Ama bizim en baştaki idealimiz Kur’an’ı öğreten olmaktır. Çünkü Peygamberimizin buyurduğu gibi “İnsanların en hayırlısı Kur’an-ı Kerim’i öğrenen ve öğretendir.” Bundan sonraki amacımız Kur’an’ı en iyi şekilde öğretmektir. İnsan bunu bilince bence hafız her yaptığı işte başarılı olur, hiçbir işte başarısız olmaz.
Çok güzel. Devam et…
Her güzel işi, en iyi şekilde yapan hafızlardır. Çünkü zekâ yönünden çok büyük bir ilerleme oluyor. Benim hafız olan arkadaşlarım, ağabeylerim normal okullarında birçok birincilikler aldılar.
Kur’an-ı Kerim bir çocuğun gönlüne nasıl işler?
Kur’an-ı Kerim ilk önce ailede işleniyor insanın kalbine. Ben babamdan gördüm, babam her sabah Kur’an-ı Kerim okurdu. Babam sallanırdı. Hafızlar genelde sallanır, bu her hafızın yaptığı ritimdir. Niye böyle bilmiyorum ama ya motive olmak için ya da hep öyle gördüğümüz için. Sallanmadan hafızlık olmaz. Benim ilk idealim ilkokula gitmek değil Kur’an’ı öğrenip hafız olmaktı. Hafızlığın daha ne olduğunu bilmeden.
En çok zorlandığın sure hangisiydi?
Genel olarak hafızların en çok zorlandığı cüz 15. ve 16. cüzlerdir. Ben ayrıca 29. ve 30. cüzlerde zorlandım.
Her güzel işi, en iyi şekilde yapan hafızlardır. Çünkü zekâ yönünden çok büyük bir ilerleme oluyor. Benim hafız olan arkadaşlarım, ağabeylerim normal okullarında pek çok birincilikler aldı.
Evden ilk ayrıldığımda 6 yaşındaydım. Kur’an kursuna ilk geldiğim zamanlar bunun hüznünü günlerce yaşadım.
Ben Kur’an ile beynimin fişini taktım diyorum herhalde. Sanki bütün evrenle iletişim halinde gibiyim.
En başta her cüzün son sayfası. Ondan sona ikinci sayfa, daha önce ezberlediğiniz sayfayı hatırlayarak. İkisini beraber veriyorsunuz, buna ‘ikili gitme’ deniliyor. Sonra zekânıza göre, 2’den 4, dörtten 6… 7, 8, 9, 20…
Bir arkadaşım vardı; yatakta uyurken sallana sallana Kur’an ezberliyordu.