Hollanda’da vaka sayıları ve ölümler arttıkça hepimizi bir korku sardı.
Tedbir almakta gecikiyorlardı.
Özellikle yaşlıların ölmelerine göz yumuyorlardı.
Bu durumu yaşlıların sosyal güvenlik üzerindeki yükünden kurtulmak için bir fırsat olarak gördükleri dedikodu halinde yayılıyordu.
Bizim korktuğumuz da ölmekti, evet ama…
Vatan topraklarından uzakta ölmekti.
Bir çukura atılarak, mezarımızın belli olmaması beni daha da korkutuyordu.
Türk televizyonlarında dünyanın her yerinden Türklerin özel uçaklarla Türkiye’ye taşındıklarını görünce konsolosluğu aradım.
“Merak etmeyin, en kısa zamanda sizleri de ülkemize götürmek için harekete geçiyoruz. Çalışmalarımız başladı. Hazırlıklı olun, bizden haber bekleyin. Allah göstermesin, ölseniz bile sizi burada bırakmaz, cenazenizi de vatanımıza götürürüz.”
Rahatladık ve hazırlıklarımız yaparak konsolosluktan haber beklemeye başladık.
Haber gelince konsolosluğa gittik. Ben Hollanda’dan Türkiye’ye getirilen ilk kafiledeydim. Bizi almak için Türkiye’den gelen uçağı görünce sevincimiz ve gururumuz kat kat arttı.
Bizi aldılar 14 gün karantina için Tokat’taki öğrenci yurtlarına yerleştirdiler.
Karantina boyunca hiçbir masraf yaptırmadılar. Tek harcamamız uçak bilet parası. O da normalin altında bir miktardı.
Karantinadan sonra bizi yaşadığımız şehirlerin otogarlarına servislerle götürüp bıraktılar.
Türkiye’nin Koronavirüs mücadelesini en iyi yürüten ülke olduğu Dünya Sağlık Örgütü tarafından da açıklandı.
Ben bunun canlı şahidiyim.
Hollanda’dan olduğu gibi bütün Avrupa ülkelerinden, hatta Karayipler’den Türk vatandaşlarını tereyağından kıl çeker gibi aldılar.
Türkiye’nin organizasyon gücü çok gelişmişti ve çok mükemmeldi.
Bakıyorum şimdi, Ak Deniz’de petrol arayan Oruç Reis’in görüntülerini yabancı televizyonlar pek fazla yayınlamıyorlar.
Yayınlasalar bile Yunanistan’ın yanında ve Türkiye’yi Ak Deniz’de işgalci olarak gösteriyorlar.
Bizim gövdesindeki Türk bayrağıyla Oruç Reis’i ve çevresinde Türk Donanmasını Ak Deniz’in mavi sularında gördüğümüzde gözlerimizden yaşlar boşalıyor.
Bu gururu bizlere yaşattığı Allah’a şükrediyoruz.
Mavi vatan diye bir şeyden bugüne kadar haberimiz yoktu.
Bizim bir de Mavi vatanımız varmış.
Yıllardır ihmal edilen Mavi Vatanımıza sahip çıktığı için birlik olmuşlar Erdoğan’a saldırıyorlar.
Bakıyoruz Yunanistan haklı, Türkiye’nin denizlerinde hiç hakkı yok.
Karada, havada ve denizdeki haklarımızı korumak için Erdoğan’ın Avrupa’ya çektiği restleri bir gurbetçi olarak sonuna kadar destekliyorum ve bundan da ayrıca gurur duyuyorum.
Türkiye’ye yapılanlar haksızlıklara Cumhurbaşkanımızın verdiği karşılıklar, hele de Miçotakis’in, Merkel’in, Macron’un, Cumhurbaşkanımız karşısında çaresiz kalışları, Trump’un “Erdoğan çok zeki” demesi hem sevincimize sevinç, gururumuza gurur katıyor ve hem de haklı olduğumuzu ortaya koyuyor.
Yarım kalan işlerimizin başına geçmek için yeniden Hollanda’ya döneceğim.
Artık oralarda güçlü bir ülkenin ve uluslararası sahalarda satranç oynayan bir devletin vatandaşı olarak sokaklarında daha başka bir gururla yürüyeceğim.