Türkiye’nin ihraç ettiği tarım ve gıda ürünlerinde ortaya çıkan ilaç kalıntısı ve aflatoksin tehlikesi, hem ekonomiye darbe vuruyor hem milletin emeğinin çalınmasına sebep oluyor hem de ticari itibarımıza zarar veriyor.
Hâl böyle olunca tüm dikkatler Tarım ve Orman Bakanlığı’na yöneliyor. Peki, gerçek ne? Türkiye’den ihraç edilen tarım ve gıda ürünlerinin tamamında, benzer olumsuzluklar yaşanıyor mu? Bakanlık bu süreci nasıl yönetiyor? Gerçekten de dünyanın yemediği meyve-sebzeyi, kuruyemişi Türk tüketicisi mi yiyor?
Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre, ilaç görünümlü zehirlerin yani pestisit kalıntısının tespitine yönelik hasat öncesi üretim alanlarında, hasat sonrasında hal giriş noktalarında, paketleme tesislerinde, toptan ve perakende satış noktalarında denetimlerin yapıldığı ilan ediliyor. Aynı denetimlerin, ihracat öncesinde de yapıldığı vurgulanıyor.
Örneğin sadece 2021-2023 döneminde, hasat öncesi üretim alanları, hasat sonrası gıda işletmeleri ve ihracat öncesi olmak üzere tüm gıda zincirinde 250 bin numune alınarak analiz yapıldığı açıklanıyor. Evet bu ciddi bir rakam.
İyi güzel de bu kadar denetimin yapıldığı bir ortamda bu ürünler neden gümrük kapılarından geri dönüyor? Burada bir sıkıntı yok mu? Ya numune ekibinde ya numunelerde veyahut analiz yapılan laboratuvarlarda bir sıkıntı var. Peki, gümrük kapılarından dönen ürünlerin akıbeti? Tüketicilerin kafasına takılan en önemli soru bu.
Bakanlık bu konuda gayet net. Toplumda oluşan “ihracattan dönen gıdaların iç pazarda tüketildiği” söylentisi, Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından net bir dille reddedildi. Dahası da var. İhraç edilen ancak pestisit kalıntısı, aflatoksin riski vb. olumsuz sebeplerle Türkiye’ye iade edilen ürünlerin “ülkeye girişine, başka bir ülkeye gönderilmesine veya başka bir şekilde değerlendirilmesine izin verilmeden” güvenli bir şekilde imha edildiği açıklandı.
Burada iki soru ortaya çıkıyor.
Birincisi, bunca millî servetin heba olmasına sebep olan insanların/kurumların “idari para cezalarıyla” kurtulması, tekrar piyasada faaliyet yürütmesi normal bir davranış mı?
İkinci soru ise Tarım ve Orman Bakanlığı’na. Madem gümrük kapılarından dönen ürünler net olarak imha ediliyor. Bugüne kadar toplumda oluşan kanaatin aksine, düzenli açıklamalar yaparak tüketicilerin doğru yönlendirilmesi gerekmiyor muydu? Kitle iletişim araçları daha verimli kullanılamaz mıydı?
Açıklamada dikkat çekici bir diğer konu ise zehir kalıntılarının son üç yılda yüzde 35 azalmış olması. Türkiye’nin, AB mevzuatını dikkate alarak kendi mevzuatını güncellediği ifade edilen açıklamanın devamında, “Birliği (AB) Gıda ve Yemde Hızlı Alarm Sistemi (RASFF) bildirimleri de yüzde 54 azaldı.” deniliyor.
Bakanlığın açıklamasına göre, “Türkiye, 200'den fazla ülkeye 2 binden fazla tarımsal ürün ihraç ediyor. Pestisit kalıntısı nedeniyle bildirim alan ürün miktarının tüm ihraç edilen ürün miktarına oranı binde 1-2 seviyesinde” seyrediyor. Yani gümrükten dönen ürünlerin reddedilme nedeni sadece zehir kalıntısı değil.
Bu arada Rusya ve Avrupa bölgesi ülkelerinin, Türkiye’den gönderilen ürünlere karşı ilave tedbirler aldığını da hatırlatmak isterim. Bu, Türk çiftçisi için iyi bir izlenim değildir!
Türk toplumunun refahı için, sağlıklı nesillerin yarınları için helal, doğal ve sağlıklı gıdaya erişim için tarladan sofraya kadar gıdanın tamamında sıfır hata ile çalışacak bir sistem kurmak zorundayız.
Sütte hileye karşı dikkat!
Toplumun beslenmesi ve tüketici sağlığı açısından süt özel bir yere sahiptir, temel besin kaynağımızdır. Yoğurdun, peynir çeşitlerinin insan sağlığı açısından faydalarını saymakla bitiremeyiz. Sağlıklı beslenme uzmanları da bu konuda hemfikir.
Ancak!
Tarım ve Orman Bakanlığı'nın yayımladığı taklit ve tağşiş listeleri, süt ve süt ürünlerindeki hileleri bir kez daha hatırlatmama sebep oldu.
Hileler arttıkça toplum sağlığımız tehlike altına giriyor. Zira bozulan sadece ürünlerin tadı değil, bozulan ve yok olan toplumumuzun sağlığı, ülkemizin geleceği!..
Süt ve süt ürünlerindeki taklit ve tağşiş uygulamaları, ürünün besin değerlerini değiştirir ve düşürür, ürün kalitesini bitirir, alerji risklerini ortaya çıkarır ve neticede toplum sağlığı tehlikeye girmiş olur.
Böylesi olumsuzluklardan korunabilmek için ürün etiketlerini iyi kontrol etmek, güvenilir markaları tercih etmek, tüketici dernekleriyle iletişim kurarak test yaptırmak gibi tedbirlere başvurmaktan kaçınmayın.
Bu arada her türlü gıda hilesine karşı Alo 174 Gıda Hattı’nı aramak, size ve sevdiklerinize iyi gelecek!