Gazetemiz Diriliş Postası, pazar günleri can alıcı konuları tam sayfa haber yaparak diğer gazetelerden farkını ortaya koyuyor. Geçen pazar manşet “O güzel insanlar, o güzel atlara binip gittiler…” idi. Sayfada “ Yedi Güzel Adam”ın fotoğrafı vardı. Bir de yakın zamanda vefat eden Mevlana İdris eklenmişti sayfaya… Şöyle bir hafızamı yokladım, birisi hariç hepsiyle farklı zamanlarda görüşme fırsatı bulmuş, sohbetlerini dinlemiştim. Yedi Güzel Adam şiirinin şairi Cahit Zarifoğlu ile hiç karşılaşmadım. Ancak onun cenazesine katıldım. 7 Haziran 1987 günü Cahit Zarifoğlu’nu Beylerbeyi Küplüce Mezarlığı’na defnetmiştik.
Yedi Güzel Adam
Bu insanlar dev midir
Yatak görmemiş gövde midir
Bir yara açar boyunlarında
Kolkola durup bağırdıklarında
Yedi güzel adamın sonuncusu Rasim Özdenören’i (Rasim Abi) 24 Temmuz Pazar günü ikindi namazından sonra Eyüpsultan Mezarlığı’nda ebedî yolculuğuna uğurladık. Bu dünyaya gitmek için geliriz ancak milletin adamları göç edince üzüntüsü daha büyük oluyor.
“Yedi Güzel Adam” şiirinde Cahit Zarifoğlu isimlerden bahsetmez. Peki yedi güzel adam kimdir, diye sorunca çok farklı isimler ortaya çıktı. Büyük çoğunluğunun Kahramanmaraşlı olması nedeniyle kafa karışıklığı da oluyor. Sezai Karakoç Diyarbakırlı, Akif İnan Şanlıurfalıdır. Doğrusunu öğrenmek için şair, yazar ve Hece Dergisi’nin editörü Atıf Bedir’i aradım. Atıf Bedir uzun zamandır Hece’nin yayın yönetmenliğini de yapan Rasim Abiyle çalışıyordu. Yedi güzel adamın kim olduğunu sordum. “Erdem Beyazıt, Cahit Zarifoğlu, Rasim Özdenören, Alaattin Özdenören, Sezai Karakoç, Akif İnan, Nuri Pakdil” olduğunu ifade etti. Bu isimlerin Rasim Özdenören tarafından da kendisine söylendiğini aktardı.
Rasim Abiyle ilk karşılaşmamız 80’li yılların başında Mavera Dergisi’nin Ankara Kızılay’da bulunan ofisinde oldu. Yedi güzel adamdan Erdem Beyazıt’ı kesin hatırlıyorum ama başka kimler vardı, hatırlamıyorum. Erdem Bey manalı duruşu ve konuşma biçimiyle beni çok etkilemişti. 1971 yılında yazdığı “Bulmak” şiirinin son beytinde söylediği hal üzereydi.
Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm
Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm
Rasim Bey’in sakin ve çok varlık ifade etmeyen hali dikkatimi çekmişti. Yazılarını, şiirlerini okuyup etkilendiğiniz edebî şahsiyetlerle fizikî olarak karşılaşmalar çoğu zaman hayal kırıklığı yaşatır. Sözünü ettikleri dünyaya nizam veren kahramanların, yazarlarının şahsiyetlerinde de tecelli etmesini beklersiniz. Kahramanlar, yazarların iç dünyalarında fırtınalar estirirken çoğu zaman dışarıya sakin, hüzünlü bir görüntü yansır.
Ankara, İstanbul’a oranla edebiyat alanında daha mütevazı bir şehirdir. Bu durumu tersine çeviren ocaklardan birisi Mavera Dergisi idi. Türkiye Yazarlar Birliği de genel merkezini Ankara’ya konuşlandırarak edebiyat cephesini muhafaza ediyor. Bu güzel kuruluşlar gibi az sayıda kültür ocağı öğrencilik yıllarımızın sığınaydı. O yıllarda Rasim Abi’nin “Müslümanca Yaşamak Üzerine Denemeler” olmak üzere kitapları hayatımıza ve düşüncemize yön veren gözelerdi. Yıllar sonra İstanbul’da 27 Mart 2006 günü Bilim Sanat Felsefe Akademisi (BSF)’de yazarlığının 50.yılını kutlamak bize nasip olmuştu.
Yazarlar verdikleri eserlerle amel defterlerini açık tutarlar. Allah rahmet eylesin. Mekânı cennet olsun.