Diyarbakır DBP’li (Yani HDP’li, yani Kandil’li, yani PKK’lı üç harflilerden bir işte) belediyesi, belediyecilik hizmetlerini kesmiş. Sokaklardan çöpleri toplamayarak güya Ankara’yı cezalandırıyorlarmış. Güzelim Diyarbakır sokaklarında çöp dağları olmuş kokudan pislikten geçilmiyor.Fırsatını buldular canlı bomba olup Kandil uğruna kendini patlatmayan Kürtler’den “Niye ölmediniz” diye intikam alıyorlar. Daha önce ucundan tutarak kerhen çöp toplayan belediye son dört gündür hiç dokunmuyor artık.
Yeri gelmişken; daha düne kadar toplanan çöpleri HDP nereye götürüyordu hatırlamakta fayda var. Kanuni Sultan Süleyman Han, 1549 yılının kış aylarında Halep’ten dönerken hasta olur. Hekimlerin tavsiyesiyle Karacadağ mevkiine gelir ve o meşhur Hamravat suyundan içer. Karacadağ’ın havası ve suyu Kanuni’ye şifa olur ve şu dizeleri söyler: “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi/Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi…” İşte HDP’li belediye Diyarbakır’dan topladığı çöpleri dünyanın en ilkel yöntemleriyle Karacadağ’ın eteklerine gömmektedir. Yeraltı suları, ekolojikdenge, çevre altüst olmuş durumda.
“Diyarbakır belediyesi çöpleri toplamıyor” haberini okuyunca aklıma 1994 senesi geldi. 20’li yaşlardayım o zaman. Refah Partisi büyük bir atak yapmış ve belediyeleri kazanmış. Refah Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan ile yerel seçimlerde %10’a yakın oy almışız. Ama en önemli gelişme Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmiş. Bazı ilçelerde temizlik görevlisi olan personel sendika kararıyla çöpleri toplamama kararı almıştı. Amaç belli, Refah Partili belediyelere laf gelsin ve bir yıl sonra yapılacak genel Seçimlerde Refah Partisi’nin yükselişi durdurulsun istiyorlardı. Netice öyle olmadı, bir yıl sonra Refah Partisi 158 milletvekiliyle birinci parti olmuştu. Bu arada CHP’nin milletvekili sayısı 49’du. O günlerce MGV’li olan gençler sendikalara siyasi operasyon çekiyor, sokaklar temizlenmiyor. Onlar toplamıyorsa biz toplarız diyerek yollara dökülmüştü. Davaya gönül vermiş gençler güya solcu olup halkı cezalandıran belediyelerin ayak oyunlarını alaşağı etmişti. Davaya laf gelmesin, bu dava büyüsün diye uykusuz geceler geçiren gençler sokakları gönüllü olarak temizlemişti.
Şimdi gören gözler için, duyan kulaklar için, “Bu davaya baş koyduk” diyen gençler için Diyarbakır’dan bir çağrı var. Aynı 1994’teki gibi bir çağrı! Hadi buyurun Diyarbakır’a gidelim. “Memleket de bizim, millet de bizim. Bu memleketin çöpü de bizim, havası güneşi de bizim.Yeri gelir canımızı feda ederiz, yeri gelir çöpünü toplarız” diyelim. Diyarbakır’a gidelim ne kadar gerekiyorsa o kadar çöpleri biz toplayıp sokakları biz süpürelim. Var mısınız? Ben varım!