Gönülde yatan ile gücün yettiği denkleşir mi?

Abone Ol

İnsan yüreğinde hep yapabileceğinden, gücünün yetebileceğinden fazla umut taşır; tabi milletlerde… Fakat tarih bazen bu seyri değiştirir ve gönülde yatan ile gücün yetebildiğini denk getirir…

Bugün bizde ülke olarak ve özelde de milli hassasiyeti yüksek kesimler olarak çok büyük umutlara yelken açtık… Yaklaşık yüz elli yıldır atalete gömülmüş olan umutlar, her gün yenisini işittiğimiz teknolojik hamle ile biraz daha yükseliş eğilimindedir…

Sultan Alparslan’ın günlünde Anadolu vardı ve gücünün yettiği ile denk gelince orayı kendisine vatan yaptı…

Yine Fatih Sultan Mehmed’in gönlünde İstanbul vardı, onunda gücünün yettiği ile gönlündeki denk gelince, tarihin en büyük fetihlerinden biri gerçekleşti…

Bular ve daha nice örnekler sayabiliriz bu minvalde… Fakat başka bir hakikat var ki oda denk gelemeyenlerin sayısının, denk gelenlerden kat be kat fazla oluşudur…

Bugün de ülkesini önce 2023 sonra da 2071 hedefine taşımak isteyen bir devlet adamı; bir başkomutan var… O da gönlünde yatan ile gücünün yeteceğini denk getirmek adına ulaşımdan savunma sanayine, oradan uzay ajansına birçok hamle gerçekleştiriyor…

Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı gibi oldukça önemli zaferler kazanmış bir ordunun modern teçhizatlarla donatılması, caydırıcılık açısından oldukça önemli…

Milli uçak gemisi artık testler için suya indi, 2026’da yine milli savaş uçağımız göklerde olacak inşa’Allah… Yeni füze teknolojileri, kara harp unsurlar, helikopterler, milli otomobil, İHA ve SİHA ve daha saymakla bitmeyecek bir sürü gelişme… Ülkesini seven bir yüreğe umut vermeye yetmez mi?

Bütün bunlar elbette şu anlama gelemez: “Daha fazla insan öldürme arzusu.” Tam aksine öyle inanıyorum ki bu gelişmeler sayesinde dünyada yeniden adalet dengesinin kurulması sağlanacak… Karşılarında adaletten yana kullanılacak gücü gören küresel zalimler, tıpkı Osmanlı karşısında yaşadıkları çaresizliği yaşayacaklar o vakit…

Gönülde yatan ile gücün yettiği denk geldiğinde, yeniden gönül coğrafyasıyla hem hal olacağız…

Bizi adeta Suriye ve Akdeniz üzerinden fiziki olarak ablukaya almaya çalışanlar, 23 Haziran İstanbul seçimleri üzerinden de iç siyasetimize dizayn vermek istiyorlar… Biz ne söylersek söyleyelim, yapılan atılımlar ve gelişen teknolojiyi emperyal güç odakları bizim algıladığımız gibi algılamıyorlar kuşkusuz…

Bizim için ne kadar umut vericiyse onlar için de o kadar tehdit unsuru tüm bu gelişmeler… Endişe etmeye de devam etmeliler, çünkü atı alan Üsküdar’ı geçmek üzere…

Türkiye kendi yolunu üretmiştir ve proaktif olarak da ilerlemektedir… Üstelikte ABD’nin karizmasını çizerek… Bana göre S-400’lerin teslimatının erkene çekilmesi Suriye’de yediği iki çizikten sonra yeni bir çizik olacaktır bu yolda…

Özellikle 23 Haziran öncesine denk getirilirse bu, küresel tiyatronun “İstanbul oyunu”nun da bozulması anlamına gelir…

Gönlümde yatan ama gücümün yetemeyeceği bu harekete elbette Türkiye’nin ve Rusya’nın gücü yetecektir inancındayım; tarih buna bir kez daha şahit olursa zalimler öylece bakacaktır…

Her türlü çabası gösterilmiş bir meseleyi sonrasında Yaradan’a bırakan bir kaderciliğim var…  Buna,“Hesapların üstünde olan hesab”a sonsuz tevekkül de diyebilirsiniz…

Tamda Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri’nin tevekkülü gibi;

Hak şerleri hayr eyler

Zan etme ki ğayr eyler

Ârif ânı seyr eyler

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler…