Gök yüzlü, gök bakışlı şiir,
Ağlamaklı medüza,
Prens Sidarta’nın
Benares’teki
Geyikli Bahçe’sini
İstiyor benden,
Sina dağında yanan ağacı,
Ve fısıh bayramında
Son Akşam Yemeğini,
Mağaranın methaline yazılan
Duman rengi, bulut rengi
Celî divanî
Örümcek sûresini bir de.
Ve ben şimdi dünyanın
Tozlu yollarını teperken
Senin dalgın gözlerin,
Ve o pembe, yumuşak
Öpülesi burnun, a ruhum,
A kuzum, a beyaz fare,
Büyük rüyalarda,
Saklı bahçelerde geziniyor,
Bir minere boyu üstünde
Ve ötesinde, aklımın.
Cambaz ipi üzerinde, bak işte,
Önünde hemen senin
Gölgesi, ayak izleri
Virtiyöz Düşünce’nin!
Sonra parmak izleri,
Dudak izleri yüreğinde,
‘Kusursuz’un peşinde,
Dipsiz derinliğinde, dehrin,
Kendisini, görünmez,
Bilinmez kılmak için,
Sözcüklerin arasına karışan
Akıllı deliliğin
Ve sarhoş marifetin…
12 Mayıs 2015
‘Yol Türküleri’ Kitabı
Huş Ağacının Gölgesi,
Topraktan çıkarıp köklerini
Dünyayı gezmeye çıkan
Sevgili huş ağacı…
Yolda kaç kere
Gölgende yürüdüm, senin!
Hep bir karga
Konuşup duruyor
Senin dallarından birinde
Ve bir güvercin
Kuğurduyor ötekinde;
Karga hâlâ mezar kazmayı
Öğretiyor Kâbil’e,
Güvercinse,
Cüdi dağını soruyor hep
Yoldan gelip geçene.
11 Mayıs 2015
‘Yol Türküleri’ Kitabı