Gıdamıza birlikte sahip çıkalım

Abone Ol

Her sene 16 Ekim tarihinde kutlanan önemli günlerden birisi Dünya Gıda Günü… Böylesine önemli, farkındalık oluşturan bir günü diğer günlerden farklı kılan nedir?

Tabii ki sorumluluk; hem insani hem de vicdani yükümlülükler… Geleceği inşa etme duygusu, ortak amaçlar… Ortak amacı memleket olan, gelecek olan hiçbir insanın es geçemeyeceği bir sorumluluktan bahsediyorum. Sorumlulukların merkezine insanı koyan her oluşumun da başarıyı yakalayacağına yürekten inanıyorum.

Böylesine önemli bir günde bir kez daha ifade etmekte fayda var. Gıda krizi hızla yaklaşıyor; israf ve savurganlık bir felakete dönüşmek üzere. Peki o zaman, şu soruya birlikte cevap arayalım: Ne yapılırsa insanlar felaketten kurtarılmış olur?

Gıdamıza birlikte sahip çıkarak. Var olanı adil bir şekilde paylaşarak. Geleceğimizi korumak zorundayız. Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’nın da dediği gibi, “Gıda sahip olduğumuz en değerli hazinelerimizden. Gelecekteki sofralarımızı bugünden israf etmeyelim”.

Eğer sürdürülebilir bir yaşam istiyorsanız, gıdanızı gözünüz gibi korumalısınız, su kaynaklarını verimli kullanmalısınız. Unutmayın! Bereket kapılarını muhafaza eden tasarruf anahtarıdır.

Bu kısa hatırlatmadan sonra israf konusundaki verileri kısaca sizlerle paylaşmak istiyorum.

Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın 2024 Gıda İsrafı Raporu’ndan öğrendiğimize göre dünya genelinde her yıl bir trilyon dolarlık gıda çöpe giderken yaklaşık bir milyar insan açlıkla mücadele ediyor. Küresel ölçekte açlık, kıtlık, israf bir karmaşaya dönmüş vaziyette. Dünyanın bir köşesinde açlıkla mücadele verilirken bir başka noktasında ürkütücü gıda israfına şahit oluyoruz. Gıda israfıyla mücadele tüm dünyada büyük önem taşıyor ama biz kendi coğrafyamızda olup bitenlere göz atalım. Rakamlar ürkütücü; israf korkunç boyutlarda!

Türkiye’de günlük 12 milyon ekmek çöpe gidiyor! Bir ekmeğin 12 liraya satıldığını varsayarak kısa bir hesaplama yaparsak günlük 144 milyon lira, yıllık ise yaklaşık 53 milyar lirayı çöpe atıyoruz! Çöpe atılan bizim öz kaynaklarımız, geleceğimiz, millî servetimiz! Düşünün; savunma sanayisi için kredi kartlarından kesinti yapılacağı haberlerine ne ilginç tepkiler verilmişti. Oysa bu kesintinin onlarca katını kendi ellerimizle çöpe atıyoruz! Ortaya çıkan rakam gerçekten büyük, bu kaynakla neler yapılmaz ki; okullar, hastaneler, yollar, kütüphaneler, köprüler, aşevleri, havalimanları… Ama biz çöpe atmayı tercih ediyoruz!

Türkiye İsrafı Önleme Vakfı tarafından yapılan açıklamaya göre güzel ülkemizde her yıl 23 milyon ton gıda israf ediliyor. Gıda israfının büyük bir kısmını meyve ve sebzeler oluşturuyor. Esas çarpıcı olan ise üretilen gıda ürünlerinin yaklaşık yüzde 35'i sofraya ulaşamadan çöpe gidiyor.

İsraf zinciri bilinçsiz tarım halkasıyla başlıyor; hasat sürecinde yaşanan verim kaybı, taşıma ve depolama süreçlerinde de devam ediyor. Bu süreçte marketler, oteller ve yeme içme mekânları israfın büyümesinde önemli etkenler olarak öne çıkıyor.

Bu acı gerçekle yüzleşmek zorundayız; Türkiye’de kişi başına yıllık 90 kilogramdan fazla gıda israfı düşmekte! Bereket dedik,tasarruf dedik, sorumluluk dedik, ortak amaçlar dedik… İyi de bu felaketi nasıl önleyebilir, gıda israfını nasıl durdurabiliriz?

Tarımsal üretimde bilinçlenmeyi artırmalıyız. Lisanslı depoculuğu teşvik etmeli, ihtisas sahibi taşıma firmalarını seçmeliyiz. Tüketim ayağında ise işe kanaatkâr olmakla başlamalıyız. Alışveriş planlamasını iyi yaparak markete girmeliyiz. Özellikle ambalajlı ürünlerin son kullanma tarihlerini iyi takip etmeliyiz. Doğru saklama, doğru pişirme tekniklerine riayet etmekle birlikte; yeme içme mekânlarında “her şey dâhil” tuzağına düşmemeli, yemek artıklarını tekrar kazanabilmenin tevazusuna sahip olmalıyız.

Burada devlet, sektör ve tüketici üçlüsünden oluşan bir sacayağı kurulmalı ve herkes üzerine düşeni eksiksiz yerine getirmeli. Kamu spotlarıyla, kasa ikramlarıyla, araba dolusu alışverişlerle bu işin üstesinden gelemeyeceğimiz ortada.

Genç nesillere gıda ve beslenmenin önemini öğretecek projeler hayata geçirilmeli. Filmler, çizgi filmler ve dizilerde bu konu etkili bir şekilde işlenmeli, okullarda sürdürülebilir yarışmalar düzenlenmeli, ailelerin de katılımı sağlanarak seminerler tertip edilmeli, tasarrufu teşvik edici ödüller verilmeli. Hayat pahalılığının gittikçe arttığı günümüzde tasarruf daha bir anlam kazanmış vaziyette. Mülki idareler ve yerel yönetimler “gıda bankaları” kurmalı ve aşevleri ile ortak çalışmalar yapmalı.

Unutmayın!

“Ben” yerine “biz” kavramını bayraklaştırarak insani vazifemizi yerine getirmiş oluruz.

Bir lokma ekmek bile olsa çöpe atmayı düşününce aklınıza açlıktan ölen Gazzeli minik bebekler gelsin. Afrika’da, Uzak Asya’da açlıktan bir deri bir kemik kalmış insanları aklınızdan çıkarmayın!