Gıda güvenliği denince ilk olarak akla o sihirli cümle geliyor: Genetiği değiştirilmiş organizmalar. Tüketiciler arasında kısaca GDO olarak şöhrete kavuştu!
GDO’lu ürünler hakkında gerek verim artışı ve gerekse insan sağlığı açısından tartışmalar sürüp gidiyor…
Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de tüketicilerin en çok çekindiği, kara listeye girmiş bir kısaltmadır GDO… Buna karşın tüketicilerin satın aldığı veya tükettiği gıda ürünlerinde, en fazla maruz kaldığı gerçekliğin de diğer adıdır aslında! Örneğin soya ve mısırdan mamul ne varsa GDO’lu olduğu iddiaları hayli ürkütücü…
GDO lobisinin en büyük masumiyet kalkanı, “insanlık adına daha fazla üretim” yalanıdır! Oysa insan sağlığı için daha fazlası değil, daha faydalısı gerekli!
İyi de gıda verimi transgenik metotla nasıl artış gösteriyor? Bu konuda kesin bir cevap verebilen yok! Zira ABD ve Çin’de üretim yapılırken gelişmekte olan birçok ülkede de deneme amacıyla ve kontrollü olarak ekim yapılmakta.
GDO’lu ürünlerin kullanılmasındaki esas amacın tarımsal ürünü hastalıklardan korumak ve verimi arttırmak olduğu belirtiliyor.
Verimin arttığına dair en somut iddialar ise şu şekilde: Kullanılan zirai ilaçların azalması, zararlı ve yabancı otların önlenmesi ile daha az toprak kullanılarak daha fazla ürün elde edilmesi, kullanılan transgenik tohumlar sayesinde toprağın ve yer altı sularının kimyasal maddelerle kirlenmesi önlenmiş olacağından verim de artmış olacak.
Alın size kocaman bir yalan! Hem tohumu kirlettiler hem toprağı kirlettiler hem de insanı kirlettiler ve kirletmeye devam ediyorlar!..
Daha iyisi ve daha fazlası iddiasıyla başlayan GDO’lu ürün üretme macerası, yüz milyonlarca yeni hasta ve adı yeni duyulan onlarca hastalık olarak sonuçlandı. Kısacası insanlığı hasta ettiler, bağımlı hâle getirdiler!
Şimdi de utanmadan çıkıp bu hastalıklara karşı “çare bende” diye ilaç pazarlamaya başladılar. Hasta edenlerle ilaç satanlar aynı merkezden yönetiliyor!
Peki! Türkiye’de bu konuda ne gibi tedbirler alınmalı? Halk sağlığını, “daha çok üretme hırsına kurban etmemek için” neler yapılmalı?
Bugün bu sorulara cevap arayalım… Öncelikle şu konuda anlaşalım.
Genetiği Değiştirilmiş Gıdalar (GDO) konusunda halen birçok konu aydınlatılamadı! Dolayısıyla her şeye rağmen gıda üretim politikalarımızın doğru olmadığını söylemek mümkün. GDO’lu ürün rafa girdikten ve tüketime sunulduktan sonra denetim yapmanın pek bir yararı yoktur
Yani!... Denetim şart!
Tohumdan sofraya kadar devam eden süreç, insan sağlığını merkeze alan bir denetim mekanizmasıyla kontrol altında tutulmalı. Bu konuda resmi ağızlar “sorun yok” dese de zaman zaman ciddi skandallar yaşıyoruz.
İyi güzele de Türkiye’de genetiği değiştirilmiş gıdaların denetimi yapılmıyor mu? Ya da yapılıyorsa ne şekilde yapılıyor?
Bu konuda Tarım ve Orman Bakanlığı’nın akredite laboratuvarları faaliyete geçmiş durumda. Ancak, ağırlıklı olarak ürün rafa girdikten sonra! Asıl sorun hantal yapıyla ilgili. İthal edilen ürünün girdi yaptığı gümrük sınırlarında hızlı bir şekilde analize alınmalı ki toplum sağlığı korunmuş olsun, şüpheler ortadan kalksın, güvenli gıda tüketiminde de sınıfı geçmiş olalım.
En büyük ezberimiz neydi? GDO’lu ürünler kanser yapıyor! Genetiği değiştirilmiş gıdalar insan sağlığını nasıl etkiliyor? Hangi hastalıklara davetiye çıkartıyor? Gerçekten kanserin bir numaralı suçlusu GDO’lu ürünler mi?
Ülkemizin güvenilir hekimlerine göre bu sorunun cevabı kesinlikle evet! Sağlıklı beslenme uzmanları da aynı görüşte.
Hayvanlar üzerinde yapılan bilimsel deneylerde normal gıdalarla beslenen farelerde herhangi bir sorun yaşanmazken transgenik ürünlerle beslenenlerde ciddi sindirim sistemi rahatsızlıkları tespit edilmiş.
Hekimlere göre GDO’lu ürünler insan sağlığı üzerinde önemli riskler oluşturuyor. Bu risklerin en başında da alerjik reaksiyonlar geliyor. Bunun yanı sıra kanser ve toksisite artışları ciddi oranlara ulaşmış durumda. Daha tehlikelisi ise birçok bilinmeyen yeni hastalığın ortaya çıkıyor olması…
Gerek yasal boyutta gerekse insani anlamda bilim dünyası ve yasa koyucular, bunu göz önüne alarak adım atmalı, insan sağlığı merkezli duruş sergilemeli.
‘Genetiği değiştirilmiş gıdalar’ın üretimi üreticiye veya üreten ülkeye büyük ekonomik kârlar getirebilir. Ama ciddi riskleri barındırıyor ve insan sağlığını tehlikeye atıyorsa ki atıyor; üretmekten, satmaktan ve yedirmekten vazgeçilmeli.
Unutmayalım!
Hiçbir şey insan sağlığından değerli olamaz.