Her 8 kadından birinin meme kanserine yakalanacağının öngörüldüğü araştırma sonuçlarına dikkat çeken Acıbadem Eskişehir Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Hayrettin Dizen, ülkemizde son 25 yılda meme kanseri vakalarının 2.5 kat arttığını belirterek, “Gelişmiş ülkelerde meme kanserinden ölüm oranları azalırken, düşük ve orta gelirli ülkelerde hem meme kanseri vakaları hem de ölüm oranları artmaktadır” dedi.
"Toplumsal farkındalık çok önemli"
Nüfusun yaşlanması ver artmasının meme kanserinin artış nedenlerinden olduğunu belirten Doç. Dr. Dizen, “Artışın nedenlerinden bir diğeri farkındalık çalışmalarının yapılmasıdır. Pek çok ilgili kurum, kuruluş ve sivil toplum kuruluşları meme kanseri hakkında bilgi vererek, önemli uyarılarda bulunuyor. Dolayısıyla medya üzerinden bu bilgiler topluma ulaşıyor. Ayrıca meme taraması yaptırma imkanlarını artıyor. Mamografi çektirilmesi, erken teşhis olanağını da artıyor. Ancak yine de toplum sağlığına yönelik bu çalışmaların oranını artırmamız gerekiyor” diye konuştu.
"Yaşam alışkanlıklarınıza dikkat edin"
Meme kanseri riskini düşürmenin mümkün olduğunu söyleyen Doç. Dr. Dizen, şöyle devam etti:
“Günümüzde doğal yaşamdan giderek uzaklaşma sonucu yaşam alışkanlıklarımız da değişiyor. Artık yeterince hareket etmiyoruz. Daha fazla yemek yiyerek şişmanlıyoruz. Doğum yaşlarımızı 35 yaş sonrasına öteliyoruz. Bebeklerin emzirilme süresi düşüyor. Doğum kontrol amaçlı uzun yıllar hap kullanılıyor. Bunların yanı sıra erken yaşta regl görmek, menopoza geç girmek, menopoz tedavileri gibi nedenler, meme kanseri görülme oranını artıyor."
“Her 8 kadından biri risk altında”
Türkiye’de meme kanseri sıklığı artmasına rağmen, hastaların büyük bir kısmında tanının ancak metastaz olmuş durumdayken konulduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Dizen, gelişmiş ülkelerde tarama sistemlerinin ve toplumun tarama sistemlerine uyumunun daha iyi olması nedeniyle meme kanserine erken evrede tanı konulduğunu vurguladı. Dünya Sağlık Örgütü istatistiklerine göre her 8 kadından birinin meme kanserine yakalandığını işaret eden Doç. Dr. Dizen, “Dünya çapında meme kanseri artış gösterirken, gelişmiş ülkelerde meme kanserinden ölüm oranları azalıyor düşük ve orta gelirli ülkelerde hem meme kanseri vakaları hem de ölüm oranları artmaya devam ediyor” ifadelerini kullandı.
“Meme kanseri en iyi tedavi edilebilen bir kanser türü”
Kadınların en sık görülen ve erken tanı ile en iyi tedavi edilebilen bu kanser türünden korunabileceğinin altını çizen Doç. Dr. Dizen, “Bunu 3 şekilde başarabiliriz. Meme kanseri risk faktörlerini azaltarak, memeleri ameliyatla boşaltarak (profilaktik mastektomi) ve koruyucu ilaçlar kullanarak. Çalışmalara göre obeziteden kaçınma, düzenli egzersiz, dengeli beslenme, 30 yaşından önce doğum yapmak, emzirme süresinin en az 1 yıl olması, alkol kullanmama ve uzun süre hormon replasman tedavisi uygulamamak gibi etkenler meme kanseri riskini azaltmaktadır. Ailesinde BRCA ½ patojen gen taşıyıcılığı bulunan kadınlarda, kanser görülme oranı yüksektir. Bu durumda bilateral porfilaktik mastektomi dediğimiz ameliyatla meme içi dokusu boşaltılır ve protez konulur. Toplumda risk düşürücü ameliyat olarak da bilinen bu ameliyat, meme kanseri görülme riskini yüzde 95’e kadar düşürür” kaydetti.
“Mamografideki radyasyon 1 paket sigaradan 40 kat daha az”
Meme kanseri tarama programının önemine değinen Doç. Dr. Dizen kadınlarda klinik bulgu ortaya çıkmadan hastalığı erken dönemde yani küçük boyutta ve lenf nodu negatif iken tespit ederek meme koruyucu cerrahinin artmasıyla vaka sayısının ve ölüm oranının azaltılabileceğini ifade etti. Meme kanserinin taranmasında en etkin görüntüleme yöntemi olan mamografinin yakınması olmayan kadınlarda meme kanserinin erkenden teşhis edebilmek için yapıldığını ve bu işlem sırasında alınan radyasyon dozunun günde 1 paket sigaradan 40 kat daha düşük olduğunu vurguladı. Tedavi başarısındaki artışın iki büyük nedenini “Tedavi yöntemlerinin etkinliğinin artması ve hastalığa erken evrelerde tanı konulması” olarak açıklayan Doç. Dr. Dizen multidisipliner yaklaşım ile tedavilere bağlı başarının arttığını, tanı konulan hasta sayısının ve ölüm oranlarının ise azaldığını belirtti.
“Erken teşhis ve tedavi başarı oranı artıyor”
Tedavi öncesi klinik olarak evrelendirme yapıldıktan sonra hastalığın evresine göre cerrahi tedavi, neo-adjuvan kemoterapi veya hormonal tedavi kararı verildiğini belirten Doç. Dr. Dizen, sözlerinin devamında şunları söyledi:
"Erken evredeki (Evre I ve IIA) hastaya tümör/meme oranı uygun ise, meme koruyucu cerrahi ve sentinel lenf nodülü biyopsisi ile tedaviye başlanabilir. Lokal ileri meme kanserinde (Evre IIB veya III) tedaviye sistemik tedavi ile başlanırsa kemoterapiye tümör cevabının ölçülmesi, muhtemel dolaşan tümör hücrelerinin yok edilmesi, tümörün evresini küçülterek meme koruyucu cerrahiye ve aksillanın korunmasına fırsat tanınması mümkün olabilir."