22 Kasım 2011’de DHKP/C tarafından oğlu B.E’nin kandırıldığını söyleyen baba İsmail E’nin açıklamaları örgüt tarafından yalan söylemekle ve polisle işbirliği yapmakla karşılık bulmuş, o esnada oğul B.E ise örgütün babasına kendi yanında hakarete varan açıklamamalarını sessizce dinlemişti. Gazetecilerin ‘Baban kalp hastası ölebilir, korkmuyor musun?’ veya ‘Babana hakaret edenlerin yanında olmak hakkında ne düşünüyorsun?’ sorusuna verdiği cevap; ‘Olabilir’den ibaretti.
‘Bizim iki oğlumuz var. Ben ikisini de 20’li yaşlara getirene kadar büyük mücadele verdim. Büyük oğlum Bulut, Uludağ Üniversitesi’ne başladı. Küçük oğlum Şafak, İstanbul Üniversitesi’ni derece ile kazandı. Okusaydı belki güzel bir kariyeri olacaktı. Ancak bir baktım iş işten çoktan geçmişti… Biz doğruları güzelleri seçmiştik ama benim çocuklarım direnemedi.’ Bunlar baba Şinasi Bulut’un Savcı Selim Kiraz cinayetinden sonra basına verdiği demeçler. İki evladı DHKP/C tarafından kandırılmış ve ailelerinden koparılmıştı.
“Anne kucağından, ölüm yolculuğuna” isimli bir rapor, istihbarat birimlerince hazırlanmış, tam otuz beş sayfadan oluşuyor. Rapor PKK’da ‘çocuk terörist’ gerçeğini tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor. Rapora göre PKK, okullarda, sokaklarda, park ve internet kafelerde ağına düşürdüğü çocukları şehir eylemlerinde kullanıyor. “Yakalanırsanız zindanlarda çürürsünüz. Sizin yüzünüzden aileniz de yok olur” ve “Senden kısa zamanda büyük bir gerilla olur” diye hayali kahramanlık destanları anlatılan çocuklar daha sonra örgütün dağ kadrosuna alınıyor. Rapora göre örgütte bulunan çocuk yaştaki teröristlerin yaşamı ortalama 4-6 yıl sürüyor.
Raporda, teslim olan teröristlerin çocuk teröristler hakkındaki ifadelerine bir bakalım:
“15 yaşındaki Zilan tecavüze uğrayınca kendini kayadan attı. Bir mağarada 100 çocuk kalıyordu.”
“Suriye’den katılan çocukları Irak’taki kamplara, yolu öğrenip kaçmasın diye gece getiriyorlar.”
“Başkaleli Perihan, 3 ay sonra kazanla yağı eritip kafasından aşağıya döküp intihar etti. Sonradan örgendim ki nöbette uyurken yakalayan örgüt üyesi ona tecavüz etmiş.”
“Mağaraya ilaç istemeye gitti. Bir daha dönmedi. ‘Şikâyet etmek yok’ diye vurup öldürmüşler.” (S. Arslan-Sabah/2013)
DHKP-C ve PKK’nın bitirdiği hayatlar ile aileden koparılan gençler, sadece bunlardan ibaret değil. Her yıl bu terör örgütlerinin ağlarına düşen binlerce insanımız söz konusu.
Referandum öncesinde PKK-DHKP/C örgütlerinin yandaşları olarak bilinen birçok sosyal oluşum ise ‘Gençler için, gelecek için HAYIR’ afişleri altında yine aynı slogan ile propaganda yapıyorlar. Gençlerin geleceğinden ziyade ne için ‘Hayır’ denmesi gerektiğini gizlemeye çalışan bu örgütler, her zamanki gibi varlıklarını korumak için ikiyüzlü maskelerini takmaktan geri durmuyorlar…
“Anne kucağından, ölüm yolculuğuna” isimli bir rapor, istihbarat birimlerince hazırlanmış, tam otuz beş sayfadan oluşuyor…