Gelse mi iyi, gelmese mi?

Abone Ol

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ABD Kongresi’nde yaptığı yalan dolu konuşmanın baştan sona coşkuyla alkışlanması üzerine Filistinli liderlerden birinin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) konuşma yapmak için Ankara’ya davet edilmesi teklifi gündeme geldi.

Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) Milletvekili Şahzade Demir, Hamas lideri İsmail Heniyye’nin Gazzeli mazlumları temsilen TBMM’de konuşmak üzere davet edilmesi çağrısında bulunurken Yeniden Refah Partisi’nden (YRP) bir milletvekili davetin Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’a yapılmasını istedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da söz konusu milletvekilinin açıklamasını eleştirerek Abbas’ın TBMM’de konuşmak üzere davet edildiğini ancak olumlu cevap vermediğini söyledi.

Bu açıklamanın ardından Filistin’in Ankara Büyükelçisi Faed Mustafa, Abbas’ın yakında Türkiye’ye geleceğini, Erdoğan’la bir araya geleceğini ve TBMM’de konuşacağını duyurdu.

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un uluslararası toplum tarafından Filistin halkının temsilcisi kabul edilen Abbas’ı davet etmesi gayet normal.

Muhalefet partisi olarak YRP’nin “TBMM’de konuşmak üzere Abbas davet edilsin” demesi ise siyasi malzeme konusu yaptıkları ve istismar etmeye çalıştıkları Filistin hakkında hiçbir şey bilmediklerinin kanıtı.

Filistin’de yaşananlardan birazcık haberleri olsaydı, HÜDA PAR gibi Heniyye’nin davet edilmesini isterlerdi.

Mahmud Abbas’ın gerçekte Filistin halkını temsil etmediği şüpheye mahal olmayacak şekilde ortada.

Filistin Anayasası’na göre başkanlık süresi ta Ocak 2009’da sona eren ve o tarihten sonra başkanlık seçimleri yapılana kadar görevini Parlamento Başkanı Aziz Duveyk’e bırakması gereken Abbas, seçim yapılmasını engellediği için koltuğunda oturmaya devam ediyor.

Uluslararası toplum da -İsrail’in işine geldiği için- Abbas’ın bu emrivakisi karşısında sesini çıkarmıyor.

Filistin halkının 88 yaşındaki Abbas’a desteği tüm anketlerde yerlerde sürünüyor ve kahir ekseriyet Abbas’ın istifa etmesini istiyor.

Türkiye ve Abbas’ın Gazze Şeridi’nde devam etmekte olan katliamlara yaklaşımı aynı değil.

Erdoğan ilk başta 7 Ekim eyleminin hata olduğunu söylese de daha sonra yaptığı tüm açıklamalarda Filistin direnişine destek verdi.

İsrail ve müttefiklerinin “terör örgütü” olarak damgalamak istediği direnişe sahip çıkarak Hamas’ın “işgale karşı savaşan millî kurtuluş hareketi” olduğunu söyledi.

Erdoğan’ın Hamas’la ilgili açıklamalarının Abbas’ın hoşuna gitmediği kesin.

Gazze Şeridi’ndeki katliamları seyretmekle yetinen ve Batı Şeria’da işgalcilerle güvenlik koordinasyonu yaparak direnişçilere göz açtırmayan Abbas, Hamas’ı “Gazze Şeridi’nin yeniden işgaline sebep olmak” ile suçluyor.

Abbas, şayet TBMM’de kürsüye çıkıp aynı hezeyanlarını gündeme getirecek ve Hamas’ı suçlayacaksa hiç gelmemesi daha iyi.

Ankara, bugüne kadar Filistinli gruplara hep eşit mesafede durdu ve bu tavrını hâlâ da koruyor.

Hamas ve Fetih anlaşsın, Filistin’de birlik ve bütünlük sağlansın, Filistin halkı bölünmüşlük hâlinin getirdiği sorunlardan kurtulsun, İsrail’e karşı daha güçlü olsun diye çaba gösterdi ve bundan sonra da elinden geleni yapmaya hazır.

Ancak kimse Türkiye’den Gazze Şeridi’nde oluk oluk kan akarken dengeler adına sessiz kalmasını beklemesin.