Türkiye’de 13 yıllık AK Parti hükümeti döneminde sosyal alanda yapılan işlerin birçoğu Cumhuriyet tarihinin ilklerini oluşturuyor. AK Parti’nin her geçen yıl oyunu arttırmasında bu sosyal işlerin çok ama çok önemli payı var.
Ne yazık ki bu işlerin bazıları var ki iyi planlanmayınca vatandaş için yararından çok zarar getiriyor. Sosyal bir proje zihni sinir projesine dönüşüveriyor. Son örnek ‘gelir testi’ zorunluluğu.
Gelir testinin son gününde, hepimiz ekranlarda ve gazetelerde gördük,yüzlerce metrelik kuyruklar oluştu. Genel Sağlık Sigortası kapsamında devlete ayda 150 TL ödemek istemeyen dar gelirliler, sabah namazından önce gelir testi için kaymakamlıklara koştu. Aylık gelirinin asgari ücretin üçte birinden yani 424 TL’den az olduğunu ispatlayanlar prim ödemekten kurtuldu.Aralarında büyük bir genç kitlenin de bulunduğu binlerce kişiye devlet borç çıkarttı. Kimine 100 lira, kimine 5 bin lira. Kimisi de asker dönüşü borç şoku yaşadı.
Sahi işsizin cebinden para almak mantıklı mı? Bu fikir kimden çıkmıştı acaba?
1 Ocak 2012’de yürürlüğe giren Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na göre, Türkiye’de sosyal güvencesi olmayanlara ‘sağlık güvencesi’ sağlandı. Ancak kişilerin gelirlerine göre de prim sistemi getirildi. Yeni sisteme göre aylık gerili asgari ücretin üçte birinden az olanlar primden muaf tutuldu. Asgari ücretin üçte biri ile asgari ücret arasında aylık gelire sahip olanlara ise aylık 50 TL sağlık primi zorunlu hale geldi. Asgari ücretin üstünde geliri olanlarda ise bu rakam 150 TL’ye çıktı. Daha yüksek kazanca sahip olanlar için de tavan 300 TL olarak belirlendi. Prim borçlanma tarihi ise 1 Ocak 2012 olarak tespit edildi. Vatandaşın hangi dilime girdiğini öğrenebilmesi için de ‘Gelir Testi’ yaptırması zorunlu tutuldu. Gelir testi yaptırmayanlara ise otomatik olarak aylık 150 TL prim borcu işlendi. Aradan geçen 3 yıl içinde Genel Salık Sigortası kapsamında borçlu sayısı 7 milyon kişiyi buldu.
İyi güzel de vatandaş aylık gelirinin asgari ücretin üçte birinden yani 424 TL’den az olduğunu neden ispatlamak zorunda? Vatandaş çalışıyorsa devlet TC kimlik numarasından, SGK kayıtlarından aldığı ücreti görebilir. Ticaret yapıyorsa vergi kimlik numarası yerine geçen TC numarasından tespit edebilir. Maksat kayıtdışı çalışanları tespit edip sigorta pirimi tahsil etmekse bu da çok zor.
Eşimin ninesinin anlattığına göre, İnönü Dönemi’nde bahçedeki patlıcanları bile sayıp vergi yazınca vatandaş vergi memurları gelmeden sebzesini meyvesini toprağa gömmeye başlamış.‘Devlet yakaladığı kazı yolar’ teorisi üniversitelerde bile hala ders olarak okutuluyorsa vatandaşın devlete olan haklı mesafesini anlayın artık.
Durum böyleyken aylık gelirinin asgari ücretin üçte birinden yani 424 TL’den az olduğunu ispatlamak için kimseyi 1970’li-80’li yılların kuyruklarına benzer kuyruklara sokmayın.
Hani biz e-devlete geçmiştik. Nerde bu e-devlet? Bu testi devlet kendi kayıtlarına göre yapsın, kimseyi yormasın. Şu anda neredeyse her sokakta bir gelir testi mağduru var zaten.
Vatandaşın bu tür çileli yollardan bıktığı için AK Parti’ye oy verdiği unutulmamalı.
Yoksa vatandaş kendi testini sandıkta yapar…