Gündem

Geceden daha karanlık bir gece

Saat 04.17. Zaman durdu. Aniden, sessizliği bozan yıkıcı bir gürültü milyonlarca insanın kalbini aynı anda sızlattı. Uykunun en derin olduğu saatte evler sarsıldı, yuvalar yıkıldı, hayatlar altüst oldu. O an, zaman sanki durdu; korku, umut, sevgi ve acı bir arada yaşandı.

Abone Ol

Gökhan Yılmaz-Özel Haber

Kahramanmaraş, Hatay, Gaziantep, Adıyaman, Malatya, Kilis, Şanlıurfa, Adana, Osmaniye, Diyarbakır, Elâzığ’ı sarsan Pazarcık merkezli ilk deprem, Türkiye ve Suriye’nin yanı sıra Lübnan, Kıbrıs, Irak, İsrail, Ürdün, İran ve Mısır’ın da yer aldığı geniş bir coğrafyada hissedildi. İki büyük deprem, yaklaşık 350 bin kilometrekare alanda, Almanya’nın toplam yüz ölçümü kadar bir bölgede hasara yol açtı ve 14 milyon kişiyi etkiledi.

İLK SARSINTI
İlk sarsıntıyla birlikte gece karanlığına karışan toz bulutları, her şeyin üstünü bir örtü gibi kapladı. Aileler, birbirlerini korumak için sarıldılar; çığlıklar, dua sesleriyle karıştı. İletişim kesildi, elektrikler gitti. Herkes, sevdik- lerine ulaşmaya çalıştı ama başaramadı. Sokak- larda, yıkıntılar arasında, umutla bir haber bek- leyen insanların gözlerindeki korku ve endişe, sözcüklerin anlatamayacağı bir hikâye anlattı.

BİNLERCE CAN ENKAZ ALTINDA

Şafak vakti, yıkımın boyutunu gözler önüne serdi. Yıkılan binalar, devrilen duvarlar, hayatları altüst eden enkazlar... Her bir yıkıntı, bir hayatın, bir hikâyenin sonunu simgeliyordu. Herkes, sevdiklerinin güvende olduğunu umarak enkaz altından gelen yardım çağrılarına kulak kabarttı. Arama kurtarma ekipleri, canla başla enkaz altında kalan son bir nefesi bile kurtarmak için mücadele etti.

“ASRIN FELAKETİ”

6 Şubat gecesi Türkiye, modern tarihindeki en yıkıcı doğa olaylarından birine tanıklık etti. Kahramanmaraş merkezli depremler sadece bir bölgeyi değil, ülkenin tamamını derinden etkiledi. Bu felaket, “asrın felaketi” olarak adlandırıldı ve yaralarınhâlâ sarılmaya çalışıldığı bu dönemde, bir yılın ardından yaşananlar hafızalardaki tazeliğini koruyor.

GECEYİ YIRTAN GÜRÜLTÜ

O gece, yerin derinliklerinden gelen güç lü bir uyarıyla başladı. Saatler, Türkiye’nin güneydoğusunda, Kahramanmaraş’ın kalbinde, milyonlarca insanın hayatını sonsuza dek değiştirecek bir felaketi işaret ediyordu. İlk sarsıntı, insanların en savunmasız olduğu saatlerde meydana geldi. Şiddetli depremler zinciri, binaları yerle bir etti, yolları yarıp geçti ve köprüleri yok etti. Sesler, çığlıklar ve yıkım karanlıkta yankılandı.

UMUT KIRINTISI ARANIYOR

İlk ışıklarla birlikte, felaketin boyutu gözler önüne serildi. Enkaz altında kalanlar için zamana karşı bir yarış başladı. Arama kurtarma ekipleri, yerel halk ve gönüllüler el ele vererek umutla dolu bir mücadeleye girişti. Her bir enkaz, hayatta kalma umudunu barındıran bir hikâye anlatıyordu. Saatler ve günler geçtikçe bazıları mucizevi şekilde kurtulurkenbazıları içinse zaman gittikçe daralıyordu.

DÜNYA YARDIMA KOŞTU

Depremler, Türkiye’nin yanı sıra tüm dünyadan yardım ve destek akışını tetikledi. Uluslararası toplum, bu zor zamanda Türkiye’nin yanında durdu. Gıda, barınak, tıbbi yardım ve psikolojik destek afet bölgesine yönlendirildi. İnsanlık, en karanlık zamanlarda bile umudun ışığını yakmayı başardı.

SADECE BİNALAR YIKILMADI

Felaket sadece fiziksel yıkıma yol açmadı; derin sosyal ve ekonomik etkileri de beraberinde getirdi. Binlerce insan hayatını kaybetti, on binlerce kişi yaralandı ve milyonlarca insan evsiz kaldı. Eğitimden sağlığa, ekonomiden sosyal hayata kadar her alan hâlâ bu depremlerin izlerini taşıyor.

YARALARI SARIYORUZ

Geçen bir yıl boyunca Türkiye felaketin izlerini silmeye çalıştı. Yeniden yapılanma ve iyileştirme çalışmalarıyla afetin sebep olduğu yaraları sarmaya yönelik önemli adımlar atıldı. Ancak bu süreç sadece fiziksel yeniden inşayı değil, aynı zamanda toplumsal dayanışmayı ve psikolojik iyileşmeyi de kapsıyor.

YENİ AFETLERE HAZIR MIYIZ?

Felaketin üzerinden geçen bir yıl, sadece kayıpların yasını tutmak için değil, aynı zamanda geleceğe dair umutla bakmak için de bir fırsat sunuyor. “Asrın felaketi” olarak adlandırılan bu depremler, Türkiye’nin tarihinde kuşkusuz derin izler bıraktı. Ancak bu felaket, aynı zamanda ulusal birlik, dayanışma ve insanlık ruhunun en güçlü olduğu tarafları da ortaya çıkardı. Geleceğe yönelik adımlar atılırken 6 Şubat’ta yaşadıklarımızdan çıkardığımız dersler unutulmamalı,depremle alakalı tüm ihtimallere karşı hazırlıklı ve tedbirli olmanın önemi mutlaka vurgulanmalı.