“Yüzyılın Anlaşması” planının önündeki en büyük engel, Gazze Şeridi’ndeki Filistin direnişi. Bu nedenle Gazze Şeridi’ne boyun eğdirmek için uzun süredir bir yandan İsrail ve diğer yandan Mahmud Abbas başkanlığındaki Filistin Yönetimi baskı yapıyor.
İslam ümmetinin en önemli davası sayılan Filistin davası, ABD Başkanı Donald Trump’ın açıklamaya hazırlandığı “Yüzyılın Anlaşması” planıyla tasfiye edilmek isteniyor.
Trump, planı Netanyahu’nun salı günü Beyaz Saray’a gerçekleştireceği ziyaretten kısa süre önce kamuoyuna duyuracağını söyledi.
Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan eden ve Golan üzerinde İsrail egemenliğini tanıyan ABD Başkanı’nın Filistin halkı ve davası lehine herhangi bir şey açıklaması beklenmiyor.
Plan, kısaca “Filistin topraklarının ve davasının para karşılığı satılması” şeklinde özetlenebilir.
“Yüzyılın Anlaşması” planının önündeki en büyük engel, Gazze Şeridi’ndeki Filistin direnişi.
Bu nedenle Gazze Şeridi’ne boyun eğdirmek için uzun süredir bir yandan İsrail ve diğer yandan Mahmud Abbas başkanlığındaki Filistin Yönetimi baskı yapıyor.
İsrail’in ablukası ve Abbas’ın yaptırımları karşısında direnmeye devam eden Gazze halkı oldukça zor durumda.
Fakat ne yazık ki, İslam ülkelerinin her biri kendi sorunlarıyla meşgul ve İsrail de bu tarihi fırsatı kaçırmak istemiyor.
Filistin halkına ve davasına destek veren ülkelerin başında Türkiye geliyor.
Türk halkının kalbindeki Filistin sevgisi tartışılmaz.
Cuma sabahı Hamas sözcüsü Sami Ebu Zuhri ve Filistinli yazar İbrahim el-Medhun ile Mevlana Müzesi’ni gezerken misafirlerin Filistinli olduğunu öğrenen görevlinin ilk söylediği, “Filistin’deki kardeşlerimize bizden selam götürün” oldu.
Öte yandan, İslam dünyasındaki ve bölgedeki sorunların Filistin’e ilgiyi azalttığı, Gazze Şeridi’nde yaşanan trajediyi gündemden düşürdüğü de bir gerçek.
Türkiye’de hükümetin ve sivil toplum kuruluşlarının Suriye’den Libya’ya, Somali’den Myanmar’a ilgilenmeleri gereken birçok yer söz konusu.
Ancak her şeye rağmen diğer bölgeleri ihmal etmeden Gazze Şeridi’ne desteğimizi artırmamız mümkün.
Türkiye, buna gücü yetecek büyük bir ülke.
Öncelikle bazı noktaların altını çizmekte yarar var.
1948’de işgal edilen topraklar, Kudüs, Batı Yaka ve Gazze Şeridi’yle Filistin, Akdeniz sahillerinden Ürdün nehrine kadar bir bütün.
Filistin’e desteği sadece Kudüs davasına indirgemek yanlış olur.
Gazze Şeridi’ndeki direnişin Kudüs müdafaasında en ön safta yer aldığı unutulmamalı.
Bir diğer konu da Filistin Yönetimi aracılığıyla yapılan yardımlar.
Abbas’a verilen paralardan Gazze Şeridi’ne pek bir şey ulaşmıyor.
Dolayısıyla Türkiye, Katar’ın yaptığı gibi, Gazze Şeridi’ne doğrudan yardımda bulunmalı.
Yardımları ve hayata geçirilecek projeleri koordine için Gazze’de bir irtibat ofisi açılmalı ve gerekirse büyükelçi düzeyinde bir koordinatör görevlendirilmeli.
Mavi Marmara katliamının ardından bozulan Türkiye-İsrail ilişkilerini normalleştirmek için Haziran 2016’da bir anlaşma imzalanmıştı.
Anlaşmaya göre Türkiye’nin Gazze Şeridi’ne insani yardım göndermesine ve ablukayı hafifletmesine izin verilecekti.
Türkiye’den Gazze Şeridi’ne aynı yıl ilki Temmuz ayında ve ikincisi Eylül ayında iki gemi yardım gönderildi.
Fakat arkası gelmedi.
İsrail’le yapılan anlaşma Türkiye’ye Gazze Şeridi’ne daha fazla yardım yapma imkânı veriyor.
Mademki o anlaşma imzalanmış, en azından hakkımızı sonuna kadar kullanalım ve Gazze halkının çektiği sıkıntıları hafifletelim.