Batı uygarlığının sayısız katliamları, terör kurguları, çifte standartları, tarafgirlikleri, önyargıları, algı çalışmaları…
Hepsi bir yere kadardı ve süre doldu.
Batı söylem üstünlüğünü kaybetti.
Çırpınıyor her zamanki gibi…
Kibir abidesi siyasileri, sahadaki sömürgeci diplomatları, normatif çerçevenin dışında at koşturan ünlü akademisyenleri, medyaları, dünyayı kilitleyen uluslararası kurumları ve sahadaki kan emici komutanlarıyla yine, yeni bir katliamı tamamlamak ve üstünü örtmek için görevlerini ifa ediyorlar.
Ama bu defa olmadı, olmuyor.
Tüm kurgular faş oldu.
Tüm yalanlar ortaya saçıldı.
Kimse inanmıyor artık.
İsrail’in çocukları nasıl kanattığını,
Siyonistlerin düzmece haberlerinin kurgusal altyapısını,
Terörist yaftasıyla yerel halkları hedef hâline getirdiklerini,
“Savaş” adı altında hastanelere, okullara, camilere, kiliselere bomba attıklarını,
Doktorları, gazetecileri, din adamlarını, ambulansları hedef aldıklarını,
Sivil yerleşim yerlerine ve mülteci kamplarına yasaklı silahları boca ettiklerini,
Su depoları ve güneş panelleri de dâhil tüm enerji kaynaklarını vurduklarını,
Şehre insani yardımın ulaşmasına engel olduklarını…
Artık herkes biliyor!
Ve Batı halkları insanlıktan yana seçiyor taraflarını!
Mesela soykırıma itiraz etmeyen başbakanlarını, restoranda protesto ediyorlar.
Mesela İsrail’in ekonomisine katkı sağlayan markaları boykot ediyorlar.
Amerika’dan Londra’ya, Fransa’dan Almanya’ya yüz binler sokaklarda eylemler yapıyor.
Hem de Doğu halklarının yapmadığı kadar.
Ve Batı’da Müslümanlar merak konusu.
İslam ve Kur’an merak konusu.
Hem de hiç olmadığı kadar.
Filistinlilerin kuşatmaya, katliam, soykırım, açlık, susuzluk ve soğuğa karşın; toprağına olan tutkusu, şehadete koşarcasına gitmesi, ölümleri sükûnet ve şükür ile karşılaması…
Tüm bu yaşananlar, bir Batılı için âdeta şok niteliğinde.
Filistinlilerin hâlet-i ruhiyesini düşünüyorum da…
Ben böyle bir iman görmedim.
Ailesinden herkesi kaybetti, bir tek oğlu kaldı.
Annesini, babasını, eşini ve kızını şehit verdi.
Şerefli ve izzetli Müslüman duruşuyla, şehit babası olarak çarşıda şeker dağıttı.
Bakınız, dik duruşlu babanın mobil telefonlara yansıyan konuşması şöyleydi: Bir tane oğlum kaldı, ailemin hepsi şehit oldu. Şehitlerimizin ruhuna şeker dağıtıyorum. Biz sabretmekteyiz. Netanyahu! Amerika senin yanındaysa bizim de yanımızda Allah’ımız var. Allah yanımızdadır. Allah büyüktür.
İşte böyle şerefli ve izzetli bir duruş…
Gazze, tüm dünyaya okul oldu.
İman, vatan ve hürriyet bilinci; nasıl bir duruş gerektirirmiş işte bunu sergiledi her bir Filistinli!
Ekim 2023'te başlayan kasırga ile yeniden hatırladık siyonizmin vampirimsi reflekslerini.
Biz yeniden hatırladık, duruşumuzu güncelledik ve çocuklarımız…
2020’lerin çocukları İsrail’in ne menem bir hastalık olduğunu anlamış oldu.
İsrail zihniyeti bitmedikçe yaşamaya, öğrenmeye ve öğretmeye devam edeceğiz.