Gardırop Atatürkçülerinin sistematik ‘kelle alma’ girişimleri

Abone Ol

Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, CHP’lilerin hedefinde. Suç duyurusunda bulundular.

Yazımda; Yusuf Tekin’in hedef alınma sürecini ve nedenlerini, CHP ve medyasının her gün bir kişiyi hedef alan itibar suikastlarını, dindar profillere yönelik bitmeyen hezeyanlarını, CHP’nin “Atatürkçülüğü” kabahat örtme biçimi olarak kullanma pratiklerini ve CHP’nin Atatürk’ün fikriyatıyla tamamen taban tabana zıt iç ve dış politika pratiklerini ele alacağım.

KEMALİSTLERDE CUNTACILIK VE PKK İLE İRTİBAT DÂHİL NE ARARSAN VAR

Laiklik ve Yusuf Tekin konusuna girmeden önce CHP’nin şu anki güncel durumunu gözler önüne serelim.

2000’li yılların CHP’si! Büyük soru işareti.

Cuntacılık dersen var, PKK ile irtibatlı kişilerle dirsek teması dersen yine var.

Skandal gelişmeler ardı ardına yaşanıyor, heyhat!

60 Darbesi de dâhil CHP’lilerin içinde olmadığı darbe ve darbe girişimi yoktur. Bu topraklarda bizzat darbeciliğin icadını yapan ve kitabını yazan kesimdir CHP’liler.

En güncel gelişme; ‘Mezuniyet töreninde kılıç çeken teğmenler’ meselesi. Araştırıldı, soruşturuldu.

Olayın spontane değil, organize ve planlı olduğu ortaya çıktı.

Mezuniyet töreninde bir grup teğmen, yedi kez izin istedikleri ve alamadıkları hâlde inatlarında ısrar ettiler, disiplinsizlik yaptılar ve tören etkinlik akışının dışına çıkarak medyayı da davet ederek korsan metin okudular.

Bu durum nedeniyle beş teğmen, ihraç talebiyle disipline sevk edildi.

Bu teğmenlere sahip çıkan CHP’liler ve CHP medyasının çabasını anlıyoruz.

Cuntacılığı yaşatmak adına Türk Silahlı Kuvvetleri içinde yeri ve zamanı geldiğinde harekete geçecek nüvelerini korumak istiyorlar.

Yaşatmazlar!

Bu devlet ve millet, darbecilik karşısındaki duruşları ile agâh ve teyakkuz hâlinde olmaya devam edecektir.

Gelelim ikinci başlık olarak, PKK ile irtibatlı kişilere alan açma meselesine.

CHP’nin hal-i pürmelali nedir Allah aşkına!

Belediyesinde başkan olarak seçtirdiği kişinin PKK’lı kişilerle yüzlerce kez telefon konuşması ve para trafiği mevcut!

Ve şimdi kurumsal olarak CHP, gerek kendi belediye başkanı olan Esenyurt Belediye Başkanı’nı gerekse görevlendirmeyle makamlarından el çektirilen HDP’li başkanları savunmakta. “PKK ile irtibattan dolayı yargı mevzubahis ise biz tamamen desteğimizi çekiyoruz. Bu bizim başkanımız da olsa kınıyoruz.” demiyor, devletin adalet kurumlarını suçluyorlar.

HDP ile kent uzlaşısı kapsamında terörle mücadelede savrulma yaşamakta olan bir partidir CHP.

Devlet, PKK ile mücadele kapsamında sınır ötesi operasyon yaparken tezkereye “evet” diyemeyen bir anlayıştır CHP.

Şimdi söyleyin bana; Atatürk’ün zihniyeti bu mudur? Atatürk’ün partisi CHP midir?

Bu soruların cevabı sizlerde hazır, biliyorum.

Sorulara devam edelim.

‘Cumhuriyet, egemenlik, bağımsızlık ve beka’ kavramlarının bekçisi kimdir bu durumda, hangi partidir? CHP midir?

Türkiye’de savunma sanayisinde yerlileşme, bağımsız dış politika, sağlık ve eğitimde devrimler vs. tüm bunları gerçekleştiren AK Parti’dir.

Dolayısıyla AK Parti ‘yerlilik ve millîlik’ kavramlarını söylemselleştirirken bu işin tüm veçhelerini donatarak harekete geçiyor.

CHP ise sözde kalmış retorikler ve savrulmalar arasında zaman geçiriyor.

ATATÜRK BEZİRGANLIĞI!

CHP’nin en iyi yaptığı işin de altını çizmek lazım. Atatürkçülüğün âdeta etinden, sütünden, derisinden kısacası her kısmından nemalanmak adetleri olmuş. Hem ideolojinin özünden kopuş hem de sonuna kadar “kullanma” biçiminden bahsediyorum.

Bir Kemalist medya mensubu eşine şiddet uygular, bu olay kamuoyuna yansır. Peki, beyefendi ne yapar? Özenle seçtiği baklava dilimli Atatürk süveterini giyerek ekrana çıkar ve pozlar keser. Sorun biter(!)

Sonra CHP’li bir milletvekilinin aracında kaçak ürünler tespit edilir. Vekil ne yapar? “Atatürk’ün açtığı yolda ilerliyoruz.” diyerek bir tivit paylaşır. Sorun çözülmüştür(!)

Bir kabahat örtme biçimi olarak Atatürkçülüğün pratize ediliş şekline hep birlikte şahit oluyoruz.

Bitmedi. Bir de bu işten para kazananlar, servet elde edenler mevcut.

Atatürk kupası ve tişörtü satarak bütçesini oluşturan TV kanalları mevcut.

Ha bir de 2 bin TL’ye satışa çıkan basit seviyedeki “Atatürklü kitaplar” vardı değil mi?

CHP’nin medyası, insan kalitesi işte bu durumda. Acınası!

 

YUSUF TEKİN NEDEN HEDEFTE?

Millî Eğitim Bakanı, konuşmasında şu ifadeleri kullandı.

▪“Sizin laiklik anlayışınız; İslam düşmanlığıdır.”

 “Evrensel laiklikten yanayım, sen Türkiye’ye özgü kendi icat ettiğin laiklik kavramını bana dayatıyorsun.”

▪“Sizin anladığınız laiklik şu; 1940’lı yılları hatırlayın, camilerin kapısına kilit vurmak, camileri ahıra çevirmek, vatandaşın Kur’an-ı Kerim öğrenmesini yasaklamak. Sizin laiklikten anladığınız şey bu.”

▪“Asıl laiklik, devlet tarafından her vatandaşa dinî inanç ve ibadet özgürlüğünün sağlanmasıdır. Sizin uydurduğunuz laiklikle bunun alakası yok.”

Bakan Bey, doğru konuşmuş.

Bu konuşma sonrası CHP’li kesim bayağı bir celallenmiş.

“Yalan” diyorlar. “Camileri ahıra çevirmedik, İslam düşmanlığı yapmadık” diyorlar.

Yeryüzü bundan daha büyük bir yalan gördü mü acaba?

Camilerin ahır, pavyon ve çöplük olarak kullanıldığını cümle âlem biliyor. İspat isterseniz çokça delil mevcut. Açık kaynaklarda tonla var.

Dertlerini biliyoruz.

Birincisi, gerçeklerin anlatılmasını istemiyorlar. Karanlık geçmişlerini gençler bilmesin diye çabalıyorlar.

Mesela, Ayasofya Camisi ibadete açılırken kem küm edişlerini hasır altı etmek istiyorlar. AK Parti başörtüsü yasağını kaldırdığında, yasanın iptali için AYM'ye koştuklarını unutturmak için çabalıyorlar. “Başörtüsü bez parçasıdır.” diyen eski genel başkanlarını mümkün olsa gömmeyi diliyorlar. Samimiyetlerinden ya da pişmanlıklarından değil, halkı kandırmak için tüm çabaları.

Ellerine imkân geçse yine başörtüyü yasaklar, İslami olan ne varsa bu topraklardan kazımak için didinir dururlar.

Bugün Yusuf Tekin’e yapılan linç ve saldırı girişimi de bunun için. Müfredata yaptığı millî değerler kapsamındaki katkı nedeniyle düşman kesilmişler.

CHP medyası her gün bir kişiyi hedef almakta. Âdeta kelle istemekteler.

Fakat millî duruş sergileyen dürüst ve liyakat sahibi dava insanlarından bir kişiyi bile verecek değiliz.

Bugünlere kolay gelinmedi.

‘Adam’larımıza sahip çıktığımız sürece istikametimiz daha da açık olacak ve dava yükselecektir.