Prof. Sofuoğlu’nun meşhur konuşmasını geniş geniş izledim.
Doğrudan mevzuya gireyim:
Bir şehir, üniversite kurularak gelişecekse bunun somut sonuçlarının olması gerekir. Mesela şehirde laboratuvarlar, araştırma merkezleri ve kütüphaneler hızla artar. Bugün böyle bir şeyi gözlemleyemiyoruz. Sofuoğlu önce bu durumu ifade ediyor. Akabinde konu öğrenci apartlarına geliyor. Bugün üniversite kapısından geçmiş herkesin idrak ettiği bir gerçeği, Sofuoğlu evirip çevirmeden söylüyor…
Seçilen kelimelerin doğruluğu/yanlışlığı tartışılır. Sapına kadar eleştirilebilir. Evet, üslup benim için önemlidir. Hele ki Türkiye gibi fabrika ayarlarıyla oynanmış bir ülkede çok çok önemlidir. Kültürel iktidarı yönetemediğimizi bilerek bazı sorunlara eğilmek durumundayız.
Fakat öncelikli diyeceğim şu:
“Pozisyon almak’’tan kurtulamıyoruz. Aksiyondan ziyade reaksiyon üretiyoruz. Kültür ve resmî ideoloji iktidarı bizi devamlı buna zorluyor. Karşı cenaha pozisyon aldıracağımıza, onların istediği pozisyona girmek için birbirimizle savaşıyoruz.
CHP’de tecavüz vakaları bitmiyor. HDP desek; dağdaki tecavüzcü dostlarının yaptıklarını şehrin göbeğine taşıyor. Hatta devlet yöneticilerini öldürmeleri için halkı azmettiriyorlar. Kadın hakları için atıp tutan ‘’solcu’’ şöhretler; gizli gizli eşlerini, sevgililerini dövüyor. İstanbul, yalancı ve beceriksiz bir terörist kucaklayıcının elinde mahvoluyor. Kadınlı erkekli Şeb-i Arus felaketini biliyorsunuz. Ezanı dahi Türkçe okutacak kadar haddi aşıyorlar. Etki ajanları; medya, basın, kültür, sanat, eğitim vs. her türlü sahada PKK’ya, FETÖ’ye çalışıyor. Sanayi ve teknoloji alanında yaptığımız her girişimi, türlü hipnoz yöntemleriyle sabote ediyorlar…
Ve tüm bu faciaların baş aktörleri, oynadıkları rezil mizansenlerin hesabını vermiyor. İdraki uyuşmuş seyirci kitlelerine güvenerek, aynı melodramları sayısız şekilde sahneye koyuyorlar. Hiçbir bedel ödemiyorlar. Başlarının sıkıştığı her an, istedikleri her şekilde, hedef şaşırtıyorlar.
Biz ne yapıyoruz?
Bizi kukla gibi oynatmalarına izin veriyoruz.
Devlet büyükleri de bu tuzağa düşüyor.
Bakın mesela, Nevşin Mengü kod adlı etki ajanının “Sana ne insanların seks hayatından?’’ argümanı bile, bizim mahalle(!)de Sofuoğlu’na yükselen bazı eleştirilerden daha mantıklı bence. Zira onun ve temsil ettiği kafanın derdi zaten İslâm. Şeriat hükümlerine düşmanlar. İdeal Müslüman hayatına karşılar.
Muhafazakâr tepkiler ise ekseriyetle “eğitim sektörü’’nde dönen fuhşiyatı yok saymaya dayanıyor. Bırakın üniversite apartlarını, lise tuvaletlerinden bile haberleri yok belli ki. Yahut inkâr ediyorlar. Kendi uydurdukları hayat görüşünü hakikat yerine koyarak sözüm ona İslâm düşmanlarına cephe alıyorlar.
Ayrıca fuhuş kelimesinin de yanlış bir eğilim olarak tek manada algılandığını düşünüyorum. Çirkin söz ve işe, kötü eylemleri açık bir dille anlatmaya da fuhuş deniyor misal. İslâm belagatinden haberi olmayanlar için ayrı mesele gerçi, geçelim…
Yazık:
Atatürkçülük, komünizm, cumhuriyet, solculuk, emekçilik gibi sloganları kullanarak küreselcilerin jurnalciliğini yapan vatansızlar; düşman bildikleri, nüfuz sahibi bir akademisyene operasyon çekiyor. Biz de onları incitmemek için; kendi hakikatlerimizi dahi pazarlık malı etmeye razı oluyoruz.
Atalarının maymun olduğuna inanan (haydi bilimsel açıdan “primat’’ diyelim) Atatürkçü, darbeci bir jeoloji profesörünün, kız öğrencisinin bacaklarına bakarak nasıl azdığını keyifle anlatması gülerek karşılanıyor ama. PKK’lı teröristlere destek bildirisi imzalayan 1128 akademisyen bu kadar linç yemiyor.
Kendi üniversite hayatımda, kaç sefer ders yerine -özgülük ve demokrasi kılıfıyla- terörist övgüsü dinlediğimi sayamam…
Neyse, konu konuyu açıyor.
Bitirelim.
Üniversitelerin modern birer put formuna dönüşmesi bile mevzuumuzla alakalı aslında.
Onu şimdi deşmeyelim.