Tarihte deniz salyası (müsilaj) başka hangi denizlerde görüldü, nasıl temizlendi?
Marmara Denizi'ni kaplayan ve bütün dünya basınının gündemine oturan müsilaj aslında yeni bir sorun olmamakla birlikte artan kirlilik ve iklim değişikliği sonucu daha sıklıkla görülmeye başladı. Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, "Müsilaj temizliğimizin 11'inci gününde 356 metreküp ile toplamda 4 bin 202 metreküp müsilajı temizleyerek, düzenli depolama sahalarına gönderdik" müjdesini verirken tarihte müsiajın görülüp görülmediği merak konusu.
Abone Ol
Tarım faaliyetleri, aşırı gübre kullanımı, sanayi atıkları ve evsel atıkların deniz ya da tatlı sulardaki nitrojen ve fosfat seviyesini arttırmasına yani ötrofikasyona neden oluyor ve bu da zararlı alg patlamasını tetikliyor. Küresel ısınma da sorunun daha sık ve yoğun yaşanır hale gelmesinde büyük rol oynuyor.
Deniz salyası, çoğunluğunu bitki planktonlarından oluşan mikroorganizmaların aşırı çoğalarak yapışkan, salyamsı bir madde salgılaması sonucu oluşuyor. Bu mikroorgannizmalar stres altında daha fazla yapışkan madde salgılıyor; başka atık ve maddelerle birleşerek yayılıyor ve giderek deniz yüzeyini kaplıyor. Deniz salyası özellikle Akdeniz bölgesinde zaman zaman görülen alg patlamalarının bir türü. Oluşum nedeni ne olursa olsun, deniz müsilajı sosyo-ekonomik sonuöları nedeniyle endişe yaratıyor.
İlk kez 1729'da kaydilen müsilaj ve balık ağlarını kaplaması sebebiyle "kirli deniz" olarak tanımlanıyordu. O tarihten bu yana zaman zaman rastlanan müsilaj olayı özellikle son 30 yıldır çok daha fazla sıklıkla ve daha yoğun şekilde gözlenmeye başladı. Marmara Denizi'nde yaşanan olayın haricinde dünyadaki en büyük müsilaj olayı Adriyatik Denizi'nde yaşandı.
Adriyatik Denizi - 1988-1991
Bitki planktonları ve su altı alg patlamalarından oluşan yapışkan organik madde en yaygın olarak özellikle Adriyatik Denizi'nin kuzey kıyılarında görüldü. Tarihi kaynaklarda jelatin benzeri bir maddenin yaz aylarında su yüzeyinin hemen altında toplanması şeklinde gözlendiği müsilajın 1972 ve 1905 tarihlerinde en ağır şekilde seyrettiği belirtildi.
Daha sonra hafifleyen ancak 1988'de yeniden ortaya çıkan sorun 1991'den sonra İtalya'nın batısındaki Tiran Denizi açıklarında da görülmeye başladı.
İtalya - 2003
İtalya ile Korsika Adası areasındaki Liguria Denizi'nde 2003 yılı Haziran ayında gözlenen anormal mmisilaj hem turzim sektörünün çok güçlü olduğu kıyı kent sakinlerini hem de bilim insanlarını meraklandırdı. Konuyla ilgli yapılan bilimsel çalışmalar bu tarihte gözlenen müsilajın önceki yıllarda Tiran Denizi'ndeki müsilaja neden olan mikro organizmalardan farklı olduğunu tespit etti. Bazı su altı canlılarının ağır şekilde etkilendiği bu müsilajın daha fazla zarara yol açmadan dağılmasının sebebinin temmuz ayında yaşanan büyük fırtına olduğu tahmin ediliyor. Daha sonra yapılan çalışmalar da fırtına sayesinde derinlerdeki çöküntünün de temizlendiği belirtiliyor.
Bu anormal msilajın sebebinin 2003 yılında Avrupa'yı kavuran sıcak dalgasıyla aynı döneme gelmesine dikkat çekiliyor. Yapılan çalışmalarda sıcak hava ile deniz suyu sıcaklığının yükseldiğinin ve aynı zamanda kuruyan nehir ve tatlı su kaynaklarından denizlere daha az su geldiğinin altı çiziliyor.
Kuzey Denizi - 1970'lerden günümüze
İngiltere ve İskandinav ülkeleri arasında yer alan Kuzey Denizi'yle ilgili yapılan araştırmalarda 1973-1985 yıllarından itibaren giderek artan düzeyde alg patlamasının gözlendiği belirtiliyor. 1989 tarihli bir araştırma Kuzey Denizi'nde giderek artan ötrofikasyon yani nitrojen ve fosfat artışına dikkat çekerek, son derece doğal olan alg patlamalarının ötrofikasyon sonucu yoğunlaştığına ve oksijen azalması yaratarak birçok balık ve canlı türünün ölümüne yol açtığını kaydediyor.
Tarım faaliyetleri, hidrolik ve atık su yönetimini sudaki nitrojen artışının başlıca sebebi olarak gösteriliyor. Sudaki nitrojen ve karbon fazlalığı nedeniyle artan alg patlamalarının ve müsilajın giderek daha çok görüldüğünü belirten 2001 tarihli başka bir araştırma da bu durumun deniz canlıları kaynaklı zehirlenmeler ve ölümlere yol açtığını vurguluyor.
Meksika Körfezi - 2010
Meksika Körfezi'nde BP tarafından işletilen Deep Horizons petrol arama platformunda meydana gelen petrol sızıntısının yarattığı ekolojik sorunlar saymakla bitmiyor. Deniz salyası da bu sorunlardan biri.
Olay sonrasında bölgeyi araştıran bilim insanları bitki planktonlarının platformdan yayılan sızıntıya maruz kaldıkları için stres altında daha fazla yapışkan madde salgıladıkları ve böylece normalden daha yapışkan bir halde önlerine çıkan canlı ve diri bütün mikro organizmaları toplayarak yayıldıkları görüşünde. Daha sonra,belki de petrol parçacıkları nedeniyle daha da ağırlaşarak hızla deniz tabanına çöken bu maddelerin deniz karı oluşturduğunu belirtiyor.
Normalde deniz dibine çöken planktonlar deniz tabanına besin sunarak yeniden hayat katıyor, ancak araştırmacılar petrol parçacıklarının da etkisiyle deniz canlılarının aç kaldığı ya da zehirlendiğini tahmin ediyor.
Olay sonrasında bilim insanlarının endişe ettiği üzere sızan petrolün müsilaj yoluyla kilometrelerce öteye daha hızla ve kolayca yayılmadığı, aksine yıllar içinde beklenenden çok daha fazla petrolün deniz dibine çöküntüğü belirtiliyor.
Faciadan bir yıl sonra deniz tabanında çalışma yapan araştırmacılar deniz salyası olarak bağlayan yapışkan bir maddenin dibe çökerek kahverengi topaklanmalar oluşturduğunu gözledi. Bilim inanları bakterilerin petrolle beslendiği, daha sonra ağırlıktan dolayı dibe çökerek bu topaklanmış maddeyi oluşturduğu görüşünde.
Müsilajıı temizlemek ya da yok etmek mümkün mü?
Alg patlaşamaları ve müsilaj aslında ekosistemin doğal süreçlerinden biri. Ancak araştırmacılar insanlığın yarattığı çevre sorunları nedeniyle bu olayların günümüzde daha sık ve yoğun yaşandığına ve bir sorun olarak karşımıza çıktığına dikkat çekiyor.
Temizleme çalıpşmalarının da ortaya çıkan felaketi daha da kötü hale getirdiği dile getirliyor. Petrolün yakılması sonucu ortaya çıkan partiküllerin deniz salyasına daha kolay yapışmasına neden olduğunu ve daha fazla çöküntüye yol açtığı belirtiliyor. Petrolü dapıtmak için kulanılan maddelerin de aynı etkiyi yaptığı kaydediliyor.
Geçmişte yaşanan müsilajlar ya doğal yollardan dağıldı, ya çeşitli aletlerle yüzeyden toplandı ya da denizin dibine çökerek gözden uzaklaştı. Ancak sorunun artan boyutuyla başedebilmek için daha uzun vadeli tedbiler gerekiyor. Çevre kirliliğinin önüne geçecek etkin arıtma tesislerinin faaliyete geçmesi, tarımda ve sanayde zararlı, özellikle de nitrojen ve fosfatı arttıracak kimyasalların kullanımının önüne geçilmesi ve iklim değişikliğiyle mücadeleye öncelik verilmesi bu yöntemlerin en başta gelenleri.
Kaynak:Euronews
Gelişmelerden haberdar olmak istiyor musunuz?
Google News’te Diriliş Postası sitemize
abone olun.