Hafta başında yirmi dört şehrimizde uygulanan iki günlük sokağa çıkma kısıtlamasından sonra ülkemiz için sosyal mesafenin ön planda olması gerekliliğinin altının çizildiği bir normalleşme dönemine girmiş bulunuyoruz.
Bu dönemin vaka sayısının artmadığı, her geçen gün iyileşen insan sayımızın arttığı ve virüsün hızlı bir şekilde ülkemizi terk ettiği bir dönem olarak hafızalarda yer etmesi her alanda ki normalleşme sürecini artıracak unutulmaz bir veri olarak önümüzde duracaktır.
Sürecin bilim kurulu ile koordineli bir şekilde yürütülmesi en ufak bir olumsuzluk görüldüğünde hiç zaman kaybedilmeden gerekli olan tüm önlemlerin alınarak yola devam edilmesi bir ikinci dalga ihtimaline yer vermemek adına çok ama çok önemlidir.
Normalleşme döneminde toplumun bütün katmanlarını yakından ilgilendirmesi sebebiyle ekonomik durumun ne olacağı herkes tarafından yakından takip edilmektedir.
Sonuçta insanların yaşamları, şirketlerin devamlılıkları ve ülkelerin ayakta kalabilmeleri için finansal güçlerinin iyi olması gereklidir.
Özellikle pandemi sürecinde konu daha hassas bir hal aldığı için de sorunların üzerine kararlılıkla gidilmeli ve çözüm yolları hiç vakit geçirilmeden hayata geçirilmelidir.
Bu yeni dönemin ne getirip ne götüreceğinin hesabı çok ama çok iyi yapılmalıdır.
Yani biz alışveriş merkezlerini açtığımızda insanlar alışveriş merkezlerine gider mi?
Giderlerse bunun ekonomiye katkısı ne olur?
Buralar açıldığında oralarda yaşanılacak bulaş riskinin ekonomiye zararı ne olur?
Gibi soruların cevaplarını net olarak verebiliyor veya biliyor olmamız gerekiyor.
Ekonomi boyutundan baktığımızda ise salgın sürecinde işini kaybedenlere verilecek gelir desteğini yaygınlaştırmak insanların biraz daha rahat hareket etmelerine vesile olacaktır. Yani geliri olan insan harcamasını da rahat yapabilecek ve ekonomide ki çarklar dönmeye devam edebilecektir.
İnsanlar, şirketler ve devletler artık hesaplarını daha iyi yaparak boş harcama kalemlerine son vermelidirler ki finansal anlamda kendilerini daha rahat hissedebilmelidirler.
Yeni süreçte her sektörün güçlü ve zayıf yönleri iyi tahlil edilmelidir. Zayıf yönlerin eksiklikleri hızla ortadan kaldırılmalı ve güçlü yönlere daha fazla ağırlık verilmelidir.
En küçük esnaftan en büyük uluslararası şirketimize kadar bizim ülke olarak vazgeçebilecek tek bir işletmemiz bile yoktur mantığıyla sorunların çözümleri üretilmelidir.
E-ticaret ve e-ihracat konularında eksikleri bulunan işletmelerimizin bu eksikliklerini biran önce gidererek yollarına devam etmelidirler.
Küresel bir sorun olması hasebiyle tüm dünya ülkelerinin her alanda birlikte hareket etmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Bu yüzden 7 Nisan 2020’de İngiltere eski Başbakanı Gordon Brown’nın 205 ülke liderine yazdığı mektupta da belirttiği gibi küresel bir hükümet kurularak salgının her yerde bitirilmesi yönünde bu hükümet hızlı bir şekilde çalışmalıdır.
Ekonomik normalleşmenin tüm sektörlerde hayata geçirilebilmesinin en önemli noktası salgının biran evvel bitirilmesidir.
Aksi takdirde örneğin turizm sektöründe normalleşme yönünde tüm önlemleri almış olsanız bile turist gelmedikten sonra alınan önlemlerin hiçbir anlamı kalmayacaktır.
Diğer taraftan hizmet sektöründe normalleşme anlamında her şeyi hayata geçirmiş olsanız bile insanlar eskiden olduğu gibi aileleriyle veya arkadaşlarıyla gelip restoranlarda oturup yemek yemedikten sonra yaptıklarınızın hiçbir anlamı kalmayacaktır.
Yapılması gereken önce insanların salgının tamamen bittiği yönünde psikolojilerini rahatlatıcı çalışmalar yapıp sonrasında ekonomik önlemleri hayata geçirmek olmalıdır.